Ağrı Evliyaları

Ahmed-i Hanî (Hanî Baba)

17. yüzyılda yaşamış Ahmed-i Hanî’nin doğum tarihi kendi eseri olan Mem ü Zin’de 1651 olarak gösterilmiştir. İlk tahsilini Doğubayazıt’ta bulunan Muradiye Medresesi’nde yapmıştır. Daha sonra Suriye¸ Mezopotamya ve İran medreselerinde tahsiline devam etmiştir.Eğitimini tamamlayıp Doğubayazıt’a döndükten sonra yaklaşık on dört yaşında Doğubayazıt Beyi Mir Muhammed’in divan kâtipliğini yapmaya başlayan Ahmed-i Hanî daha sonraları Muradiye Medresesinde imamlık ve öğretmenlik görevlerini birlikte sürdürmüştür. Yaşadığı dönemde herkesi kardeşliğe ve barışa çağıran Hanî hiç kimseyi ayırt etmeden herkesi ders halkasına katmıştır.Dinî alanda da yüksek derecede ilim ve fazilet sahibi¸ hâkim¸ şair ve edip bir zat olan Hanî¸ dinî ilimler başta olmak üzere yaşadığı dönemin kültür¸ edebiyat ve düşünce dünyasına damgasını vurmuştur.Kürtçe¸ Arapça¸ Farsça ve Türkçe bilen Ahmed-i Hanî¸ eserlerini daha çok Kürtçe olarak yazmıştır. On dört yaşında yazmaya başlayan Hanî’nin birçok eseri vardır ki bunlardan en önemlileri Kürtçe-Arapça sözlük olan “Nûbiharan Biçukan” ve meşhur “Mem û Zîn”dir.İlmi¸ yüksek ahlâkı ve mutasavvıf kişiliğiyle tanındığı kadar¸ bahadır¸ mert¸ cömert ve çok cesur olmasıyla da tanınan Hanî Baba’nın¸ görüştüğü kimselerin içlerinden geçenleri bilmesi gibi bir de kerameti vardır.Kabri¸ Doğubayazıt’ta İshakpaşa Sarayının hemen arkasındadır.

Abdürrahim Arvasî

Osmanlılar döneminde Doğu Anadolu’da yetişen evliyanın büyüklerinden olan Abdürrahim Arvasî Peygamber Efendimizin soyundan olup seyyiddir. Eğitimini babasının medresesinde alıp aklî ve naklî ilimlerde söz sahibi oldu. Bunun yanında yine babasının tasavvufî sohbetlerine de katılıp belli bir olgunluğa erişti.Bir davet üzerine gittiği Doğubayazıt’ta ehl-i sünnet itikadının yayılması için çok çalıştı. Burada kurduğu dergâh yoluyla Şiiliğe meyilli bölge halkına uzun münazaralardan ve mücadelelerden sonra ehl-i sünnet yolunun üstünlüğünü kabul ettirdi. Halkın¸ ehl-i sünnet olup huzura kavuşmasını sağladı.Abdürrahim Arvasî bu gayretinin yanında ilmî çalışmalarından da geri kalmayıp öğrendiklerini hayatında tatbik etmek suretiyle hem insanlara örnek olmuş hem de onların ebedî saadete kavuşmaları için gayret sarf etmiştir. Onun sohbetlerine yüzlerce kimse katılıp faydalanmıştır.Bu sohbetlerinden birinde her sohbetinde olduğu gibi yine Mevlânâ’nın Mesnevi’sinden bölümler okutuyordu. Mecliste bulunan İranlı mollalarından biri Mevlânâ’yı ve Mesnevî’yi küçültücü ve tahkir edici maksatla¸ bildiği hâlde “Ne okuyorsun?” diye sordu. Abdürrahim Arvasî ¸ “Mesnevi okuyoruz.” buyurdu. İranlı molla cevap olarak; dinlemeye değmez anlamında “Meşnevi” dedi. Bu cevap karşısında son derece hiddetlenen Abdürrahim Arvasî Mesnevi’yi rastgele açıp İranlı mollaya: “Şu beyti oku!” buyurdu. İranlı molla:

“Mesnevî ra meşnevî mehan/Ey sek-i gürgîn bed kerdeî”

Yani Mesnevi’yi meşnevî okuma¸ ey uyuz köpek! Kötü bir iş yaptın¸ mealinde beyti istemeyerek okuyuverdi. Bu manalı beyan karşısında molla ve meclistekiler dehşete kapıldılar. Molla söyleyecek söz bulamadı.Mecliste bulunanlar daha sonra bu beyti Mesnevi’den aradıkları halde bulamadılar. Bu hâlin Abdürrahim Arvasî ‘nin bir kerameti olduğunu anladılar.Abdürrahim Arvasî 1786 ‘da Doğubayazıt’ta vefat etti.

Seyyid Abdülaziz

Seyyid Abdülaziz de Arvasî ailesindendir. Babası Seyyid İbrahim¸ dedesi ise Seyyid Abdürrahim Arvasî’dir.Seyyid Abdülaziz¸ dedesinin kurduğu dergâhta ilmî ve tasavvufî alanda kendini yetiştirerek bölge halkına yararlı hizmetlerde bulundu. Özellikle dedesi gibi bölgede ehl-i sünnet itikadının yayılmasında önemli hizmetleri olmuştur. Onların bu hizmetleri sayesinde Şii itikadın bölgede yayılmasının önüne geçilmiştir.Seyyid Abdülaziz Hazretleri ayrıca tasavvufta da hizmet edip¸ pek çok velî yetişmesine ve dolayısıyla insanların saadetine vesile olmuştur.Seyyid Abdülaziz hayvanlara çok merhamet gösterirdi. Vahşi hayvanlara acır¸ onları da doyururdu. Vahşi hayvanlar bunu bilip¸ belli günlerde kapısına gelip verilen yiyecekleri yer¸ sessizce dönüp giderlerdi. Kendisi hakkında şöyle bir kerameti nakledilir;

Seyyid Abdülaziz Hazretlerinin¸ doğurmak üzere olan bir ineği vardı. Bu hayvancağız bir gün evden çıkıp bir komşunun kışın kullanmak üzere yığdığı ot yığınından yemeye başlar. Otun sahibi komşu¸ bu hayvanı görünce döver ve kimin olduğunu sorup öğrenir. Seyyid Abdülaziz’in olduğunu anlayınca¸ kapısına getirip bırakır ve çobanlara da: “Hayvanlarınıza neden bakmıyorsunuz¸ yem vermiyorsunuz.” diye de çıkışırken¸ Seyyid Abdülaziz evin avlusuna çıkıp¸ ne oluyor¸ diye sorar. Komşusu hâdiseyi anlatınca¸ Seyyid Hazretleri ineğe dönüp: “Bu söylenenler doğru mudur?” deyince¸ hayvan dile gelir. Gayet açık bir şekilde cevap verip: “Evet¸ çobanlar bana yem vermiyorlar. Biliyorsunuz yüklüyüm¸ mecbur kaldım.” der. Seyyid Hazretleri çoban ve hizmetçilere şöyle bir bakıp içeri girer. Bu kerameti gören komşu yaptığına pişman olup¸ özür dileyerek oradan ayrılır.Seyyid Abdülaziz hazretlerinin iki oğlu Seyyid Mahmud ve Seyyid Mehmed Emin de âlim¸ fazıl kişilikleriyle¸ insanlara ihsan ve iyilikleriyle ile meşhur olmuşlardır.1880 senesinde vefat eden Seyyid Abdülaziz’in kabri¸ Doğubayazıt’tadır.

Mehmed Emin Efendi

Mehmed Emin Efendi¸ Seyyid Abdülaziz Arvasî Hazretleri’nin oğlu olup Doğu Anadolu’da yetişen velîlerin büyüklerindendir. 1854 yılında Doğubayazıt’ta doğdu.Zarif ve nazik yapılı bir zattı. Soğuktan ve sıcaktan çok çabuk etkilenirdi. Zamanın çoğunu evinde ilimle meşgul olarak geçirirdi. Kendisine neden dışarı fazla çıkmadığı¸ halkın içine karışmadığı sorulunca¸ “Herkes dünyalık şeylerden¸ fasulyeden¸ patatesten konuşuyor. Hiç Allahu Teâlâ’dan¸ Rasülünden konuşan kalmadı.” cevabını verdi.Geceleri de pek uyumazdı. Hatta oğlu Abdülhakim Efendi: “Ben babamı hiç yatakta görmedim.” demiştir. Geceleri parmaklarından sızan ışıklarla yazılarını yazdığı rivayet edilir. Mehmet Emin Efendi’nin eserleri ve mevcut kitapları¸ Rus işgali sırasında yakılıp tahrip edilmiş malları ve evi de Ermeniler tarafından talan edilmiştir.1914 yılında vefat eden Mehmet Emin Efendi’nin kabri¸ Doğubayazıt’ta aile kabristanındadır.

İbrahim Arvasî

Âlim¸ fazıl¸ veliyy-i kâmil bir zat olan İbrahim Arvasî aynı zamanda diplomat olup¸ Osmanlı-İran ilişkilerinde Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’yi temsil etmiş¸ unutulmayacak hizmetlerde bulunmuştur. İbrahim Arvasî¸ 1832 yılında Doğubayazıt’ta vefat etmiştir. Kabri Yukarı Doğubayazıt’tadır.

Yusuf Halıcı

Somuncu Baba 123. Sayı

Anteplice Dil Dersleri
 
=> Fıkralar

=> Anteplice Sözlük

=> Anteplice Beddualar

=> Anteplice Atasözleri Deyimler

=> Antep Tekerlemeleri

=> Gaziantep Manileri

=> Antepoloji Bölümü

=> Antepliyik Demek için

=> Gaziantep Ninnileri
 
 

=> Anteplice Karikatür

=> Anteplice vido

=> Anteplice Dualar

=> Örnek konuşma

=> Anteplice Yeminler

=> Şiirler

=> Gaziantep ağzından derlemeler

=> Gaziantep'li olmak

=> ALLEBENDEN ANILAR
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol