Elbistan Mitingi
Elbistan halkı bir miting yaparak İzmir'in Yunanlar tarafından ilhakı ile Maraş olaylarını protesto etti. Yunan haydutlarının İzmir'de garp medeniyeti namına vahşet ve işlerken, Adana, Maraş, Antep ve Urfa'da medenice hareket etmesi gereken Fransızların Ermenileri silahlandırarak Türk ahaliye zulüm yaptığı ve minarelerden halkı namaza çağıran müezzinlerin katledildiği, belirtilen bu miting bildirisinde Maraş ve havalisinde oturan yüzlerce Türk'ün şehit olduğu, binlercesinin göçüne sebep olduğu bildirildi. Ve Allah'ın zalimlere lanet mazlumlara muvaffakiyet buyurması istenildi.
Maraş'a yapılan Yardımlar
Gerek şehir dahilinde yapılan çarpışmalar sırasında, gerekse, düşman işgalinden kurtulduktan sonra Maraş'a yardım hususunda Türk Milleti elinden geleni yaptı. Burada yardımda kastımız nakit para, yiyecek, giyecek maddeleridir. Bilindiği gibi Maraş çarpışmalarında, bilhassa kuzey ve doğu bölgesinde ki kasaba ve köyler kuvay-ı milliye grupları göndermiş veya göndermeye hazır olduğunu bildirmişti.
Daha şehir içindeki çarpışmalar sürerken, Mustafa Kemal Paşa 10 Şubat 1920 tarihinde bir bildiri yayınladı. Bildiride şöyle deniliyordu: “İnsaniyetin tüylerini ürpertecek zulümlere maruz kalan Maraş'lı kardeşlerimizin ihtiyacını karşılamak ve imdatlarına yetişen kahraman kuvay-ı milliye fertlerinin zazuri masraflarına medar olmak üzere toplanacak yardımların Maraş Müdafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi emrine ödenmek üzere Ziraat Bankası Elbistan şubesine gönderilmesi rica olunur. "
Diğer taraftan, Dâhiliye Nezareti Sivas Valiliğine bir emir göndererek, Maraş'ta çarpışmalar sonrasında zahireye pek fazla ihtiyaç duyulduğunun anlaşıldığını, bu sebeple en yakın kazalardan mümkün olduğu kadar zahirenin Maraş'a gönderilmesini istedi. Yurdun çeşitli yerlerinden gönderilecek olan maddi yardımlar Ziraat Bankası Elbistan Şubesinde açılacak olan bir hesapta toplanacak ve 3.üncü. Kolordu Kumandanı Albay Selahattin Bey'in nezareti altında ilgili yerlere sarf edilecekti.
Maraş kurtulduktan sonra 22 gün süren çarpışmalar sebebiyle açlık baş gösterdi. Bunun üzerine yurdun çeşitli şehirlerinden Elbistan Ziraat Bankası Şubesine yardımlar akmaya devam etti.
Elbistan Yardımı
Elbistan Heyet-i Merkeziyesi de Maraş'a yardım için camilerde yardım toplamayı kararlaştırdı. Kısa zamanda 189 Lira para, 9500 kg. Buğday, 1200 kg. Arpa, 300 kundura, 25 çift çarık toplandı. Elbistan Heyet-i Merkeziyesi yardımlarını sürdürerek daha sonra 800 Lira daha gönderdi, toplam yardım miktarı 8.989 Lira olarak açıklandı.
Yurdun çeşitli yerlerdeki yardım amaçlı toplanan paralar Elbistan Ziraat Bankası şubesine gönderilmeye devam ediyordu. Konumuzun dışı olduğu için diğer bölgelerdeki toplanan yardımların teferruatını vermeye gerek görmedim.
Milli mücadele dönemindeki bütün faaliyetlerde olduğu gibi, yardım hususunda da belirli plan ve program dahilinde hareket edildiği ve bu işin tek elden yürütüldüğünü görüyoruz. Yukarda ki verdiğimiz bilgilerden de anlaşıldığı gibi, Maraş'a yardım yapılması için yurt çapında duyuruda bulunulması ve yapılan yardımların koordinesi Heyet-i Temsiliye tarafından yürütülmüştür. Bunun yanında Dahiliye Nezaretinin de Maraş'a yiyecek yardımında bulunulması için Sivas valiliğine talimat verdiği görülmektedir. Heyet-i Temsiliye başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa'nın bu husustaki gayretleri büyüktür. Maraş'a yapılan yardımların mahalline ulaştırılması işini Ziraat Bankası üstlenmiştir. Bu banka şubelerine yurdun çeşitli yerlerinden yatırılan paralar Elbistan Ziraat Bankası şubesinde açılan bir hesapta toplanmıştır. Toplanan yardımlar 3.üncü Kolordu Kumandanı Albay Selahattin Bey, tarafından ilgili yerlere ve muhtaçlara dağıtılmıştır. Bu yardımlar çarpışmalar sırasında vatan ve millet uğrunda varını yoğunu harcamış olan kahraman Maraş halkına, yaralarını sarması için Türk Milletinin mütevazı bir desteğidir.
12 Şubat 1920 tarihinde Maraş'ta Fransızlara karşı kazanılan başarıdır. Çünkü Maraş'ta kazanılan başarı, itilaf Devletlerinin Anadolu'daki sonlarının başlangıcı olmuştur. Maraş'ta elde edilen zaferde halkın sebatla direnmesi büyük rol oynadı. Halk şehri terk etmedi, örgütlendi ve işgale karşı koydu.
Maraş zaferi ile Sivas, Malatya, Elbistan, Diyarbakır gibi merkezlerinin işgali önlenmiştir. Fransızlar Maraş'ta yedikleri darbe sonucu ilerleyememişlerdir, aksine geri çekilmeye başlamışlardır. Nitekim Maraş zaferi etkisini Urfa ve Antep'te gösterdi. Bu durumu Fransızlarda ifade ederler. Bu mücadelede Maraş halkına yurdun her tarafından maddi manevi yardım yapıldı. Tarihte tüm belgeleriyle açıktır. Maraş zaferi Türk tarihine şerefli bir sayfa ekledi. Bunun sonucu olarak Maraş şehri T.B.M.M. tarafından istiklal madalyası ile ödüllendirildi.
Maraş'ta çıkan Elbistan İsimli Gazete
Bu olayı da anlatmadan geçemiyeceğim: Maraş Kalesinde Türk bayrağının indirilmiş olduğunu hasta yattığı yatağında pencereden gören, Kısaküreklerden Halil Ağa'nın oğlu Mehmet Ali, duyduğu üzüntünün sonucu olarak vatani ve milli gayretle birkaç kıta beyanname yazdı. İki nüshasını Cuma namazından önce Ulu Camii'in avlusuna, birer nüshasını da Çarşıbaşı, Sarayaltı ve Arasa camilerinde göze çarpacak yerlere oğlu Şehabettin vasıtasıyla bıraktırdı.
Beyannameyi yazan Mehmet Ali Bey'in oğlu olan ve onları camilere bırakan Şahap Kısakürek; o zamanlar 17-18 yaşlarında olduğunu, babasının el yazısı ile “Elbistan” adında birkaç nüsha gazete yazdığını, kendisinin bu gazeteleri halkın toplanabileceği yerlere gizlice bıraktığını, bir Cuma günü (28 Kasım 1919) kaleye Türk bayrağının asılmadığını gören babasının, kendisinin beyanname yazacağını, bu beyannameyi kimseye göstermeden Ulu Camii'e cemaatin arasına bırakmasını istediğini, durumu uzaktan takip edip kendisine haber getirmesini, söylediğini belirtmektedir.
Bu beyannamede şu hususlar vurgulanıyordu:” Ey Asil Osmanlı Milleti, hazır ol. 1300 yıldan beri Hz. Allah ve şanlı Peygamberini hizmetinle razı ettiğin bir din ölüyor. Yani Atalarının kanı bedeli fethettiğin kale burcundaki Alsancağın bugün Fransızlar tarafından indirilip yerine kendi bandırası(bayrağı) konuldu. Şimdi bunu yerine koyacak birkaç yüz İslam gayreti sen de yok mu? Kargaşa arzu etmeyelim, ağırbaşlı ve azametle bayrağımızı yerine koyalım. Tekrar olgunlukla yerlerimize dönelim Korkma, seni buradaki birkaç Fransız kuvveti kıramaz. Sen tevekkülle Allah’a var olduğunu gösterirsen, değil birkaç Fransız kuvveti, bütün Fransız Milleti seni kıramaz. Buna emin ol.”
Şahap Kısakürek hatıralarında, “Elbistan ” adını verdiği bu beyannameyi Ulu Camii'nin avlusundaki saathanenin civarına bıraktığını belirtmektedir. Ayrıca bu gazeteyi ele geçirenler çoğaltarak daha fazla kimsenin okuması sağlanıyordu. (Şahap Kısakürek'in hatıraları, Hizmet gazetesi- Adil Bağdatlılar)
Fransızların Kenti Boşaltması ve Maraş'ın Kurtuluşu
En güçlü olan bile gücünün ötesinde savaşamaz
( Homer)
Fransızlar 11 Şubat 1920 gecesi birden ateş kestiler. Aynı anda askeri kışla yanmaya içinde ki cephanede patlamaya başladı. Kimse kışla bölgesine yaklaşamıyor, bu yüzden de kimse ne olup bittiğini anlamıyordu. Ardından Divanlı(İsmet Paşa) Mahallesi'nde yangın başladı.
Ertesi sabah Maraşlılar, Gerek Fransız Generali Queratte'in, gerekse Albay Normand'ın kenti boşaltarak Sıtmapınarına'na indiklerini ve oradaki ağırlıklarını da alarak, İslahiye doğru çekildiklerini öğrendiler. Teslim eğilimini de öğrenmelerine karşın, Fransızların kenti neden boşalttıkları anlaşılmamakla birlikte,22 gün süren Maraş kent savaşı da bitmiş ve Maraş kurtulmuş oldu.
Fransız Albay Normand, bu olaydan da söz ettiği anılarında, Maraş'ın bir anda boşaltılmasını, Suriye’deki Fransız Yüksek Komiseri General Gouraud'dan aldığı emirle açıklamakta ve “Urfa'da bir ayaklanmanın hazırlanmış olduğu ve nerede ise patlak vereceği bir sırada Maraş'ta kalmak doğru olmazdı. İslahiye'ye çekilip Urfa'nın yardımına koşmanın daha uygun olacağı düşünülmüştü” demektedir.
Fransız birliklerin Maraş'ı boşaltmaları o kadar kısa sürede gerçekleştirildi ki, çekilme kararından haberi olmayan 100 dolayında Fransız askeri kenti terk edemedi. Bunlar silahları ile birlikte Kuvay-ı Milliyeciler'ce tutsak edildiler. Kuvay-ı Milliyeci'ler, Fransızların yeniden kente gelme ihtimalini ortadan kaldırmak için, kent girişinde yığınak yaptılar, bir bölüm Kuvay-ı Milliyeci'de Fransızları İslâhiye’ye kadar izleyerek onların artçılarına önemli kayıplar verdirdiler.
Diğer taraftan Fransızların Maraş'tan çekilmesine müteakiben, Elbistan'da bulunan resmi Türk kuvvetlerinin kar kış demeden hemen Maraş'a hareket ettiğini görüyoruz.
Bu kurtuluşta Maraş'a bağlı çevre halkının önemli katkıları gerektiği kadar anlatılmadığından ve de yanlış bilgiler sonucu sanki Elbistan ve çevresinin hiç katkısı yokmuş gibi bir yanlışlık ortaya çıkmıştır. Gerçi yukarıdaki bilgiler bu yanlışlığı çürütmektedir. Bunlara ek olarak olayları bizzat yaşayanlardan Eğitimci Osman Necati Erginöz ve Arslan Bey(Tokuzata) anılarında bu konularla ilgili geniş notlar yazmışlardır.
Osman Necati Erginöz, hatıralarında şöyle yazmakta.“Elbistan’dan bu mücadeleye Nakipoğlu Mehmet kumandasında 150,Müftülüzade Hacı Efendi kumandasında 200, Rıza Efendizade Tahir Efendi kumandasında 150 kişilik müfrezelerle, bizzat kendi oğulları ve yakınlarının katıldığı bu güçler Cancık Cephesi'ni, Arslan Bey'in Çerkezlerinden kurulu vurucu gücü ve yine Pazarcıklı Atmalı Aşireti Reisi Paşo Ağa'nın 350 kişilik Kürt kolu, Maraş merkez halkı ile birlikte Maraş'ı sarmışlar ve düşmanla amansızsa mücadele etmişlerdir.”
Kahramanmaraş Kurtuluşu, 21 Ocak 1920 ile 12 Şubat 1920 tarihleri arasında 22 gün ve 22 gece cereyan eden anlamlı bir topyekûn savaş sonucu elde edilmiştir.
Belediye Başkanı Lütfi (Köker )Bey Aslen Elbistanlıdır, Dr.Mustafa Köker’in kardeşidir. 1909 yılında Maraş’ta Türk olarak eczane açan ilk kişidir. Kurtuluş savaşı sırasından birçok cephede fiilen görev almıştır. Savaş sonrası ilk devre Maraş Belediye Başkanlığı görevinde bulunmuştur. Lütfi Köker Belediye Başkanlığı görevini yürütürken TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK), Maraş Belediyesinden savaşta yararlılık gösteren kişilerin isim listesini göndermelerini istedi ve bu kişilere İstiklal Madalyası verileceğini açıkladı. Fakat dönemin Lütfi Köker Başkanlığında toplanan belediye meclis üyeleri uzun tartışmalar sonucu, tüm Maraş halkının Maraş zaferinin kazanılmasında eşit payı olduğunu ve sadece birkaç kişiye madalya verilmesinin haksızlık olacağına karar verdiler. Bu kararlarını da telgrafla TBMM ‘sine bildirmeleri üzerine, TBMM.’ce İstiklal Madalyasının Maraş İline verilmesine karar verildi. Bu muhteşem savaşla elde edilen Kahramanmaraş Zaferi önce TBMM tarafından 5 Nisan 1925 tarihli ve 2626 sayılı kararı ile KIRMIZI ŞERİTLİ İSTİKLAL Madalyası ile onurlandırılmış ve şehir Dünyada ve Türkiye’de İlk madalyalı şehir unvanını kazanmıştır. İkinci olarak; TBMM 5 Nisan 1926 günü, Maraş Savaşında yararlılık gösterdikleri için ödüllendirilmesi şehir tarafından önerilen 271 kişiden 166 kahramanın istiklal madalyası ile taltif edilmesi kararlaştırmıştır. Listenin 153’üncü sırasına ” Maraş Namına İstiklal Madalyası İtası” yazılarak kurtuluş hareketine katılan bütün Kahramanmaraş halkı ada ayrıca taltif edilme onuruna sahip olmuştur. Üçüncü olarak; TBMM 12 Şubat 1973 tarihinde 14446 sayılı kararı ile Maraş ilinin adını, maalesef kurtuluşundan 53 yıl sonra, KAHRAMANMARAŞ olarak değiştirmiştir. Esasen şehir örnek ve başarılı topyekûn savaşı ile bu unvanı 1920’de hak etmiştir.
Sivas'tan Gelen Top
Ne insanlar gördüm üzerinde elbise yoktu.
Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu.
(Mevlâna)
Eğitimci yazarlarımızdan Osman Necati Erginöz Bey, anılarını topladığı kitabında bu konuya geniş yer vermiştir, anı notlarını siz okuyucularına sunuyorum.
“Silah gücü bakımından Fransızlar çok üstündü. Merkez de mücadele edenlerin ellerinde toplar vardı, fakat kullanılacak durumda değillerdi. Fransızlar, Abarabaşı Kilisesi'nin çan kulesine ağır makineli tüfekler yerleştirmişler, kimseye göz açtırmıyorlardı. Düşman ayrıca altı topla şehri iki ateş altına almış, yerle bir ediyorlardı. O sırada Sivas'tan bir top gönderildi. Bu top, kışın en şiddetli günlerinde Sivas, Darende, Elbistan, Göksun ve Kısık yolu ile normalde sekiz günlük olan yol beş günde alınarak getirilmiş ve Cancık Cephesi'ne ulaştırılmıştır. Bu yol halen bölge köylüleri tarafından kullanılmaktadır.
(Elbistan Ketizmen(Taşburun)- Belan- Akpınar- Ekinözü- SakalTutan-Anbar-Karanlıkdere(Karadere) -Hacınınoğlu- Paç- Ahırdağı geçidinden Maraş Güney’ine yönelinen yol )
Elbistan'da, Sivas'tan top geldiği söylentisi yayıldı. Herkes askerlik şubesinin önüne koşuyordu. Biz de koştuk. Topun tetiği 15- 20 metrelik halatla çekiliyordu. Pınarbaşı sırtlarına doğru bir deneme atışı yapıldı. Sonuç mükemmeldi. Top hemen Cancık tepesi'ne götürülecekti. Kısık yolu çok çıtırık, topla beraber gelen erler yolu bilmez, kış kıyamette yalnız gönderilemezlerdi. Aradılar, memlekette topçu çavuşluğu yapmış Hamamcıların Hamza 'yı buldular. Hazma fakir, çırılçıplak denilecek kadar üstü başı dökülmekte olan bir adamdı. Hemen oracıkta şubeden ve çevreden bulunanlarla giydirdiler. Hamza'ya oradan harçlıkta toplandı, evine haber verileceğini söylediler. İş aceleydi, topun bir an evvel yetişmesi gerekiyordu. Üç katırın taşıdığı tekerlekli top, patika yollardan geçirilerek iki buçuk günde yerine yetiştirildi. Ondan sonrasını Hamamcıların Hazma, şöyle anlatmakta: "Topu cepheye getirdik, tabya ettik. Kilisenin çan kulesinden ki makineli tüfeğe doğru topçu çavuşu nişan aldı. Ben de baktım hedef tamamdı. İlk atışta kule makineli ile birlikte alaşağı oldu, mermileri ardı arkasına belli hedeflere gönderiyorduk. Cephede topun gürleyişi, müfrezeleri manen güçlendiriyor ve sevindiriyordu. Maraşlılara metanet verirken, Fransızlara yenilgiyi tattırıyordu ve sonuçta Fransızlar kaçmaya başladılar."
Kışın en şiddetli zamanlarının yaşandığı Ocak ve Şubat aylarında, saçları sakalları uzamış, birbirine karışmış, yüzleri ayazdan yanmış bir halde yirmi gündür bekleyen, çoğu ağa ve bey çocukları olan askerler evlerine döndükleri vakit ailelerince tanınmadılar. Düşmanı çekilmeye zorlamış olan bu müfrezenin bir bölümü düşmanı İslâhiye’ye kadar kovalamış, bir bölümü ise evlerine geri dönmüşlerdi. Daha sonra bu çeteler Türkiye çapında bir mücadeleye katılmaları için, ordu emrine çağrılmışlar ve savaşın sonuna kadar çarpışmışlardır.”
Arslan Bey(Toguzata),Hatıralarında Maraş kurtuluşunu anlatırken Elbistan'dan gelen kuvvetlerle ilgili teferruatlı bilgiler vermiştir. “Elbistanlı çetebaşları Nakipoğlu Muin Ağa, Sinanoğlu Hamit Ağa(Arslan Bey'in yeğenidir),Güblüceli Tahir Ağa, Ali Hafız oğlu Mehmet Pehlivan,bunların yanında Jandarma Yüzbaşısı Ahmet Muhtar Beyve muhasebe memuru Topal Salih, tahminen 500 – 600 civarında atlı ve yaya silahlı çete mensupları ve tapu memuru Maraşlı Kazancı Sait'in kumandasında şehrin garbındaki(batıdaki) Cancık mağarasına geldiler ve çatışmalarda yer aldılar.”
Ayrıca Fransız kaynaklarında da Elbistan çeteleri konusu ile ilgili bilgilere ratlamaktayız. Bu konu hakkında ki bilgi şudur: Maraş Savaşı’na katılan yedek subay Paul de Veou, La Passion de Cilicis” Kilikya Faciası 1919 – 1920 Siyasi ve Askeri Olaylar” isimli eserinde şöyle yazmaktadır:
“Elbistanlı çeteler durmadan nağra atıyorlardı. Bunları susturmak için 65 mm.’lik toplar kullandık. 77 Türk’ün savunduğu tepeyi ancak saat 10.00’da alabildik.”
Arslan Bey (Toguzata) 1886- 1963
Maraş Kurtuluşunu, Arslan Bey'i anlatmadan noktalamak mümkün değildir. Bunu için Arslan Bey'i kısada olsa tanıyalım.
Arslan Bey, 1275 yıllarında Kafkasya'dan göç eden Toguzata kabilesinin Maraş bölgesine yerleştirilen bir boyuna mensuptur. Babası Elbistan’ın Hacı Hamza Mahallesinden Çerkez Jandarma Çavuşu Hasan Beyzade Abdullah Efendi, annesi Nazire Hanım’dır. Kendisi 1886 yılında o zaman Elbistan'a bağlı Fındık köyünde doğmuş, Elbistan'da Rüştiye yi okumuş ve Elbistan nüfusuna kayıtlıdır. Resmi kayıtlar başta olmak üzere her fırsatta Elbistan’lıyım demiştir.
Daha sonra 1908’de Halep'e giderek orada polis mesleğine girmiştir. Bir polis okulunda görev yaptı. Kısa sürede gösterdiği başarı üzerine komser muavinliğine, iki sene sonra da baş komiserliğe terfi ettirilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Trablusşam Polis Başkomiseri (günümüzde bu şehir Libya Devleti sınırları içindedir) ve sahil casusu mücadelesi vazifesin de iken, 1918 Mondros Mütarekesinden sonra Osmanlı Devleti’nin yöreden çekilmesi üzerine Maraş’a dönmüştür.
Fransızların Maraş’ı işgal etmesi üzerine, görevinden istifa ederek, Maraş’ta Müdafaa -i Hukuk Teşkilatını kurarak milli kuvvetlerin komutanlığını üstlenmiştir. Mustafa Kemal Paşa tarafından desteklenen Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Arslan Bey, savaşın başladığını ilan eden bir beyanname yayınladı. Bu beyannamede şöyle deniliyordu: “Arkadaşlar harp başlamıştır. Allah'ın inayeti, Peygamber'in ruhaniyeti, din kardeşlerimizin fedakarlığı ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız tek kişi kalana kadar düşmana teslim olunmayacaktır. Gayret bizden yardım Allah'tan”.
21 Ocak 1920 Çarşamba savaşın ilk günü, silahlar patlar patlamaz, Fransızlar şehrin her tarafını makineli tüfek ateşiyle taradılar. Toplar, Ahır Dağı'nı ve çevrede bulunan yolları dövmeye başladı. Maraş Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı Kayabaşı ve Şekerli heyetlerinin birleşmesi ile merkez heyeti teşkilatını oluşturmuş ve sonra yapılan seçimle heyette Arslan Bey Reisliğe, Rafet Hoca İkinci Başkanlığa, Faik Bey Katipliğe, Hacı Nuri’de Veznedarlığa getirilmiştir. Arslan Bey Maraş’ta Türk halkına önderlik yaparak işgal kuvvetlerinin ağır bir yenilğiye uğramasını ve kaçmasını sağlamıştır.
Maraş’ın kurtuluşundan sonra Arslan Bey, milletvekili seçilmesine rağmen Ankara’ya gitmeyerek Antep ve İslahiye cephelerinde teftişlerde bulunmuştur. Mecliste ki Maraş Milletvekillerine askeri konularda bilgi vermiştir. Maraş Heyet-i Merkeziyesi adına Mustafa Kemal’e çekilen telgrafla Arslan Bey’in izinli sayılması istenmiş, bu talebin kabulüyle Adana Cephesinde de görev yapmıştır.
TBMM’nin I. Döneminde Maraş milletvekili seçilen Mehmet Hacıhaliloğlu’nun istifası üzerine boşalan Maraş milletvekilliğine 17 Mayıs 1920’de Arslan Bey, seçilerek 4 Haziran 1920’de TBMM’ye katılmıştır. Ancak, Maraş mutasarrıflığı ve Adana Cephesi Komutanlığının gördüğü lüzum üzerine TBMM’nin kararıyla 14 ay izinli sayılarak, tekrar Güney Cephesine gönderilmiştir. Cephede ki görevinin bitmesi üzerine kasım ayı sonunda Meclise gelerek görevine başladı. Meclisin son taoplantı yılında PTT Komisyonunda çalışmalarında bulundu.
I. Dönem de milletvekilliği sona erince, yeni yapılan seçimlerde aday olmadı. Adana’da ticaretle uğraştı. Daha sonra Göksun İlçesinin Büyükçamurlu köyünün Meryemçil Yaylası’nda çiftçilikle uğraştı. Orayı sattıktan sonra da Göksun İlçesinde halen ismi ile anılan Arslan Bey Çiftliğinde uzun bir süre yaşadı. 1946 yılında Maraş’a yerleşti. Pazarcık’ta çiftçilik yaparken 7 Haziran 1963’te vefat etti.
Arslan Bey, savaş sonunda Mustafa kemal (Atatürk), tarafından “Üstün Hizmet Belgesi” ile onurlandırılmıştır. Ayrıca Milli Mücadelede de gösterdiği başarılardan dolayı Kırmızı- Yeşil Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Arslan Bey’in üç çocuğu vardır.
Arslan (Aslan) Toguzata Bey, Maraş Kurtuluş Harbinde ismi destanlaşmıştır, kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz.
Elbistan'da Eşkıya Çetelerinin Milli Mücadeleye Katılması
Başkomutanlık, Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi dünün eşkıya ve asker kaçakları, silahları ile birlikte milli hükümete teslim oldukları takdirde affedileceklerini bildirmişti. Bunun üzerine Elbistan'da da kaçaklar birer ikişer teslim olmaya başlamışlardı.
Elbistan ve civarında vurgunculuk ve soygun yapan ve mahiyetlerinde 200–250 kişi bulunan Hasan Haçey ve Bozo Çeteleri, önemli bir sorun oluşturuyorlardı. Bu çeteler çok can yakmışlar, çok mal gasbetmişlerdi. Başkomutanlığın bu açıklaması üzerine Haçey ve Bozo adamları ile birlikte teslim oldular, silahları geri kendilerine iade edilerek Antep Cephesine sevk edildiler. Daha sonra Bozo, bir yılan sokmasından ölmüş ve çete başsız kalmış.
|