Sakarya'nın Kurtuluşu1
Sakarya'nın Kurtuluşu ORDUNUN HAZIRLANMASI

Ordunun büyük bir taarruza girişebilmesi için sayısız eksiği vardı. Bu eksikliklerin tamamlanması, her şeyden önce, yeteri kadar para bulunmasına bağlı idi. Bu nedenle, bütün kaynaklar zorlanmış ve 1922 yılı Mart ve Nisan aylarında birçok mali kanun çıkarılmıştır. Bunlardan bir kısmı, subayların durumunu düzeltmeyi, diğerlerinde ordu ihtiyaçlarının karşılanması için yeni gelirler sağlamayı amaçlıyordu43. 6 Mayıs, 3 Temmuz ve 21 Ağustos günlü avans kanunları ile, Milli Savunma Bakanlığına orduya harcanmak üzere, Birinci Avans Kanunu ile 10 Milyon, ikinci Avans Kanunu ile 7 Milyon Üçüncü Avans Kanunu ile de 5 Milyon lira ödenek verilmiştir. Böylece Anadolu’nun bütün maddi ve manevi kaynakları santimine kadar zorlanarak, büyük taarruzdan önce kullanılmıştır. Son hazırlıklar için ihtiyaç duyulan 600 bin lira da Mustafa Kemal Paşa’nın kendi emrinde bulunan ve Osmanlı Bankası’nda muhafaza edilen paradan temin edilmişti44.

Ordu kendi içinde durmadan taarruz hazırlıklarını sürdürüyordu. Ordunun önemli üzerinde durduğu konuları şöyle özetliyebiliriz:

Eğitim

Son derece sıkı ve aralıksız çalışmalar ile subaylar ve erler, Büyük taarruzun gereklerini yapabilecek bir şekilde yetiştirilmişlerdir. Bu amaçla bütün birliklerde, her seviyede kurslar, talimgâhlar açılmış, bol tatbikat ve manevralar yapılmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra girişilen takip harekatının ve muharebelerinin durduğu 10 Ekim 1921 den 1922 Ağustos’una kadar geçen 10 aylık süre, eğitim için gerekli olanağı en geniş şekilde vermiş bulunuyordu. Zaten büyük bir harp tecrübesine sahip bulunan subaylar ve komutanlar, hem kendilerini hem de erlerini, bu süre içinde taarruza göre hazırlamışlardır45.

Ordu Mevcudunun Arttırılması

Subay ihtiyacı, Ankara talimgâhından, yedek subaylardan ve İstanbul’dan gelenlerden temin edilmiş ise de kadroları tamamen doldurmak mümkün olmamıştır. İstanbul’da (Erkanı Harbiye Mektebi’nin) Kara Harp Akademisi’nin mütarekeden sonrada devam etmesi çok yararlı olmuş, kurmay subay ihtiyacının % 402’ı bu okuldan karşılanmıştır. O zamanki kadrolara göre tümenlerde 10.000 er bulunması gerekiyordu. Ancak memleketin insan kaynağı 25 tümeni ikmal etmeye yetmiyordu. Sakarya’da 4.000 mevcutlu olan tümenler, 7.000-8500 kişiye çıkartılabildi46.

Taarruz edecek bir ordunun, karşısındaki düşmana, insan sayısı bakımından üstün olması gerekir. Yunanlıların Anadolu’da 200.000 mevcutlu bir ordularının bulunduğu biliniyordu. Halbuki Türk Ordusu, harbin başından beri hiç bir zaman bir cephede 100.000 kişi toplayamamıştı. Taarruz hazırlığı sırasında ordu teşkilatı yeniden düzenlendi. Büyük taarruzdan önce Batı Cephesinde 19 Piyade, 5 Süvari ve bazı müstakil Alay ve Taburlardan bir Ordu teşkilatı vücuda getirildi. Bunlar 5 Kolordudan kurulu 2 Ordu, 3 Tümenli bir Süvari Kolordusu, iki müstakil süvari tümeni ve bir Kocaeli Grubu şeklinde düzenlendi. Kıyı gözetleme müfrezeleri ile idare ve müesseselerde çalıştırılan erler, Gnkur. ve Millet Meclisi Muhafız Birlikleri bile cepheye gönderildi. Tescil olunmuş bütün erat göreve çağrıldığı gibi, 1899, 1900 ve 1901 doğumlularda silah altına alındılar47

Tamamen kapanmış olan Doğu ve Güney cephelerinden getirilen askerlerle Batı Cephesi’nde ordunun mevcudu 186.000’e yükseltilmiştir. Sakarya’dan sonra 20 Eylül 1921 ‘de, Batı Cephesi’nin insan mevcudu 92.660 idi. Demek ki, bu tarihten Büyük Taarruza kadar ordunun mevcudu yüzde yüz artmıştır. Böylece Yunanlılara denk bir duruma gelinmiş olunuyordu.

Silâh Gücünün Artırılması

Silah tedariki çok zordu. Avrupa’dan silah satın alma teşebbüsleri hep olumsuz sonuç veriyordu, önayak olan yabancılar, Anadolu’yu utanmadan dolandırıyorlardı. Sovyet yardımı ağır yürüyordu. Türk Ordusunda, eşitli piyade tüfeği vardı. Aynı kurşunu atmayan bu tüfeklerin, birliklerde karışık bulunması, ikmalini güçleştirdiği gibi, ordunun ateş gücünüde azaltıyordu. Bunun için Sakarya Muharebesi’nden sonra ilk iş olarak, her tümende aynı cins tüfek toplanacak şekilde değişiklikler yapılmış ve mermisi bol olmayan tüfeklerden kurulu tümenlerin ihtiyatta kullanılması kararlaştırılmıştı.

İstanbul’dan Anadolu’ya vapurla harp malzemesi kaçırılıyordu. 17 Eylül 1921’de Fransız bandralı Penay vapuru ile Zonguldağa, Movana vapuru ile Zeytinburnu cephane fabrikası depolarından yüklenen silahlar Ereğli limanına taşınmıştı48. Fransa ve İtalya’dan satın alınan silahlar ve Fransa ile yapılan anlaşmadan sonra, güneyden cephane, hafif makinalı tüfek, motorlu vasıta, koşum hayvanı ikmali ile ordunun silah gücü büyük ölçüde artırılmıştır. Taarruz’un, ambarların dolu olduğu, yaz sıcaklarının bunaltıcı tesirlerinin kalmadığı bir zamanda yapılması düşünülüyordu. Böylece yiyecek ihtiyacı karşılanmış olacaktı. İleri harekette de düşmanın tahribinden kurtulan ambarlardaki hububat ve nakliye vasıtaları ile noksanlar giderilmiş olacaktı49.

Batı Cephesi’nin 20 Eylül 1921 günkü durumu ile karşılaştırırsak: Tüfek sayısı 47.342’den 98.956’ya, Ağır makineli tüfek sayısı 480’den 839’a, hafif makineli tüfek sayısı 379’dan 2025’e, top sayısı 165’den 323’e yükselmişti.

Bütün gayretlere rağmen, süvari kuvvetleri hariç, hiçbir bakımdan Yunan Ordusuna bir üstünlük sağlanamamış, ancak bir denge kurulabilmişti. Moral faktörü hesaba katılmaksızın üstünlüğün elde edilmesi taarruz planına kalıyordu50.

Moralin Yükseltilmesi

Başkomutan siyasi sorunlar hakkında hükümetle temas ederken, cephedeki teftişlerine devam ediyor. Moralin yüksek bir seviyede tutulması için azami gayretin gösterilmesini sağlıyordu. 30 Mart 1922’de 1.nci Kolordu’nun Çay’da 1 Nisan’da Süvari Kolordusu’nun Ilgın’da yaptığı merasim geçişlerinde Rus sefiri Aralov’da vardı51. Merasim geçişi takdirle karşılanmıştı. Geçişten sonra büyük askeri eğlenceler ve milli oyunlar seyredildi. Gece Çay kasabasında tertiplenen tiyatroda, muhabere yüzbaşısı Şemsi Bey’in monologları Mustafa Kemal Paşa’nın çok hoşuna gitmişti. Yunan Ordusunun moralinin bozulduğu hakkında haberler gelirken, Başkomutan’ın subay ve erleri büyük bir neşe içinde görmesinin büyük bir değeri vardı52.

Sakarya Meydan Muharebesi’nin üstünden yaklaşık bir yıl geçmiş ve bu süre içinde her iki tarafda gergin bir bekleyişe girmişti. Türk ve Yunan ordularının bu bekleyiş karşısında tavırlarını, milli karakter bakımından değerlendiren Mikusch, Büyük Taarruz öncesinde her iki tarafın durumunu şöyle dile getirmektedir: “... Bu iki orduda zamandan etkilenme farklıdır, karakterler farklıdır. Türk, bekliyebilme yeteneğine sahipti, sabrı taşmadan bekliyebiliyordu. Soğukkanlıydı, çevresindeki dünyayı pek az umursayabilme gücünü gösterebiliyordu, tok gözlüydü, azla yetinebiliyordu, köylü alışkanlıklarından kaynaklanan basit bir alçak gönüllüğü vardı; bütün bunlar şimdi onun için birer avantaj olmuştu. Sabretmede, yoksulluğa katlanmada, hiç sona ermeyecekmiş gibi görünen sıkıntılara, aksiliklere dayanmada, düpedüz hiçbir şey yapmadan durabilmede daha güçlü olan oydu. Daha az düşünüyordu, bu nedenle de çaresizliğe daha kolay rıza gösteriyordu. Sabırlı bekleyişini dahi yazgının bir belirlemesi olarak görüyordu. Çok eskiden beri büyüklerin uyruklarına itaat etmeye alışmıştı. Ona savaşmak buyruğu verilir, savaşır, ona sabret denir, sabreder, nedenini ve niçinini sormaz. Aynı zamanda gerçekten demokratik bir bağla, üstü ve astı birbirine kenetlenmiştir. Subayları üstlendikleri yüksek görevlere ve sorumluluklara rağmen hiçbir imtiyazlı durum istemez, basit askerin yoksul hayatını paylaşır, aynı sıkıntılara katlanır... Yunanlı, Avrupalı, böyle değildir. Büyük umutları vardır, ruhça ve bedence hareketlidir, kararsız mizaçlıdır, kanına işlemiş bulunan bir şeyler yaratma, bir şeyler yapma dürtüsüyle, hızı giderek artan bir tempoda daha büyük, daha olağanüstü işlere yönelmeye yeteneklidir, fakat uzun bir süre beklemeye dayanamaz, sabrı çabuk tükenir, hareketsizlik halinde heyecanı felce uğrar, boş kalmak ve can sıkıntısı onun duyarlı sinirlerini örseler, bir eylemde bulunmadan bekleyip durmak, iradesini harap eder. Rahat yaşamaya alışmıştır, yokluklara katlanamaz, böyle bir duruma düşmek, bedenini ve daha ağır biçimde ruhsal yapısını zedeler. İçine sokulduğu ortamı “yazgım buymuş” diye uysalca kabullenmeyi bilmez, aksine şiddetle tepki gösterir. Düşüncesi asla dinginlik tanımaz, kendi kendisiyle başbaşa kalınca ve bu başbaşa kalma süresi uzadıkça sorular yöneltir, zihni bulunur, kuşkulara kapılır, güveni sarsılır, inancı körlenir... böyle hiçbir şey yapmadan üstelik hiç aralıksız bir gerilim içinde bekleme, sinirleri daha güçlü olanın- tabiidir ki bu sırada istifini bozmadan durabilenin-işine yarıyacaktı, böyle olan da Türklerdi. Yunan ordusu durgun su gibi kokuşma belirtileri gösteriyordu. Gem vurulamayan içgüdüler yüzeye çıkmış, ruhları sarsılmıştı, bu ruhlar şimdi büyük bir ülküyle (Megali İdea) coşmuyordu artık53.

SAD TAARRUZ PLÂNI

Sakarya Muharebesinden hemen sonra, 10 Ekim 1921’de Başkomutan’ın direktifine göre Batı Cephesi’nin hazırladığı planda: Yunan ordusu Eskişehir-Afyon cephesinde iki kolordu ile tesbit edilecek ve Ali İhsan Paşa emrindeki 1 nci Ordu ile güneyden Afyon-Uşak hattına katî neticeli bir taarruz yapılacaktı. Plan, düşmanı İzmir ulaşım hattından ayırıp, kuzeye atma amacını güdüyordu. Harekât’ın kod adı “Sad” idi. Bu isim harekâtın mihveri üzerinde bulunan “Sandıklı” Kasabası’nın ilk harfinin arapçasıdır.

Planın hedefine taarruz edebilmek için yeterli kuvvet olmadığı gibi, demiryolundan uzaklaşmak ve Ahad dağı ile ikiye bölünmek gibi mahzurları vardı.

1.nci Ordu (10 P.Tüm. ve 4 Svr. Tüm.) yığınak bölgesine kaydırılırken, Yunanlılarda ordunun büyük kısmını, 1.nci Ordu’dan daha büyük bir kuvveti, Afyon-Uşak bölgesine getirdiler. Böylece baskın ve kuvvet üstünlüğü sağlanması imkansız hale geldi54.

Yunan ordusunun moralinin bozuk olduğu hakkında gelen haberler, taarruz fikrini besliyor, Mecliste muhalif Grup taarruz edilmesini istiyordu. Malî durumda ilkbahara kadar seferi orduyu muhafaza etmeye elverişli görünmüyordu.

Başkomutan, en gerekli ihtiyaçlar sağlandıktan sonra 10 gün içinde taarruz edilmesini istiyordu. Batı Cephesi hazırlıkların bir aydan fazla süreceğini biliyordu. Tam hazırlık yapmadan taarruz etmeye taraftar olmayan Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, hazırlıkların kıştan önce bitmiyeceği kanısında idi.

Aradan bir ay geçtiği halde gerekli ihtiyaçlar (teçhizat, cephane iaşe) tamamlanamadı. Bir taraftan da Sonbahar soğukları ve yağmurlar başladı. Düşman karşı tedbirleri aldıktan sonra “Sad Harekâtı” bitmişti. Hazırlıklar tamamlanmış olsa bile, geniş bir cephe üzerinden ve kışın yaklaştığı bir sırada yapılacak bir taarruz başarılı olamazdı. Hatta Türk Ordusu’nun ikinci bir Sarıkamış felaketine uğraması ihtimali vardı. Sakarya Muharebesinin nasıl kazanıldığı, taarruz için yeterli kuvvet ve araç bulunmadığını takdir edemeyen muhaliflerin taarruz için Başkomutan’ı nasıl sıkıştırdıklarını kendisinin beyanlarında gördük. Düşman ilk bulunduğu vaziyette kalsaydı bir baskın yapılabilirdi. Bunun dışında bir harekete Mustafa Kemal Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın girişmesi zor idi. Nitekim soğukların başlaması, ihtiyaçların karşılanamaması yüzünden taarruz ilkbahara bırakıldı.

10 Aralık 1921’de Batı Cephesi’nde hazırlıkları denetleyen Başkomutan araç gereç, malzeme ve cephane ihtiyacının ancak yarısının temin edilmiş olduğunu gördü. Bundan sonra Batı Cephesi birlikleri, Konya demiryoluna dayanarak, savunma düzenine geçti. Bu demiryolunun kuzeyinden Sakarya Nehri’ne kadar olan cephede 2 nci Ordu teşkil edilerek, Komutanlığına Yakup Şevki Paşa getirildi. Güneydeki kuvvetlerde 1 nci Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa’nın emrine bırakıldı.

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, emrine giren iki ordu komutanından da kıdemsiz idi. Bunlar, noksanların ikmali için genç komutanı sıkıştırmaya başladılar. Fakat durum kısa bir zamanda noksanları tamamlamaya elverişli değildi. Genel bir fikir vermek gerekirse 25 Tümenlik Türk Ordusu’nun seferi bütçesi, barış zamanındaki bir Amerikan tümenine yetecek miktardan uzaktı55. Ordu Komutanlarının istekleri gerekli ihtiyaçları kapsamakla beraber bunların hepsini ikmal etmek mümkün değildi. Mümkün olan ile olmayanın sınırlarını iyi çizerek, seret tartışmalar yerine, karşılıklı anlaşmalar daha iyi neticeler verebilirdi. Halbuki bu yüzden İsmet ve Ali İhsan Paşaların uyuşmazlığı meclis koridorlarına kadar intikal edecekti56.

TAARRUZ ÖNCESİ İKİ TARAFIN DURUMU

Askeri Durum

Türk Ordusu: Batı Cephesi Komutasındaki birlikler ile kuzeyden güneye, Kocaeli Grubu (Bir Tümen ve küçük müfrezeler) 1 nci Ordu, 2 nci Ordu ve 5 nci Süvari Kolordusundan oluşturulmuş 18 Piyade, 5 Süvari Tümenlerinden ibaretti. Cephe’nin genel mevcudu: 8658 subay, 199283 er, 100352 tüfek, 1025 hafif makineli tüfek, 839 ağır makineli tüfek, 323 top, 5282 kılıç, ve 10 uçak idi. Geyve Boğazı’ndan Gemlik’e kadar olan bölgede, Bilecik ve Bursa’daki düşman kuvvetlerine karşı, Kocaeli Grubu bulunuyordu.

İkinci Ordu: 3 ncü Kolordu Yunan Eskişehir Grubu, 6 nci Kolordu Afyon kuzey cephesinin karşısında bulunuyordu. 2 nci Kolordu Aziziye (Emirdağ) 4 ncü Kolordu Bolvadin’de ihtiyatta idiler.

Birinci Ordu: 8,6 ve 14 ncü Tümenler Afyon güneyini, Dinar, Menderes Müfrezeleri ve 3 ncü Süvari Tümeni Ege denizine kadar Menderes vadisini korumakta idi. 1 nci Kolordu (Çay-İshaklı) da ihtiyatta, 5 nci Süvari Kolordusu İlgın bölgesinde, Batı Cephesi Komutanlığı emrinde idi57.

Yunan Ordusu: Üç piyade kolordusundan oluşan 12 piyade, 1 süvari tümeni, ordu bağlı ve destek birliklerinden ibaretti. Bu kuvvetlerin genel mevcudu: 6546 subay, 218432 er, 90000 tüfek, 3.139 hafif makineli tüfek, 1280 ağır malineli tüfek ve 418 top ile 1300 kılıç ve 50 uçaktan ibaretti. Birinci kolordu: 4 piyade tümeni ve 2 piyade alayı ile Afyon güney ve kuzey mevkilerinde.

Üçüncü kolordu: Seyitgazi’den Sakarya’ya kadar Eskişehir’in doğusundaki mevzileri tutuyordu.

İkinci kolordu: Döğer-Eğret-İhsaniye bölgesinde ihtiyatta idi.

Siyasî Durum:

Taarruzdan önce Venedik’te bir konferans toplanacağı söylentileri ile İtilaf Devletleri yeniden vakit kazanmaya teşebbüs etmişlerdi. Bununla, muhalefetin savaş yerine müzakereler ile barışa kavuşmayı savunan görüşlerin kuvvetlenmesini sağlamaya çalışıyorlardı.

20 Temmuz’da Fransız Albay Müjen’in Yunanlıların Sevr hattına çekileceklerini bildirmesi üzerine, böyle bir çekilme hareketine karşı gerekli tedbirler alındı. Barışseverliği göstermek maksadıyla, İçişleri Bakanı Fethi Bey Londra’ya gönderildi. 26 Ağustos taarruzunun başarıya ulaşmayı, tasarlanan ve uygulanan bütün taktik ve stratejik hazırlıklara paralel olarak, Büyük Taarruz’un bütün dünyadan kesinlikle gizli tutulmasına da bağlıydı. Çünkü ani bir saldırı ile Yunan ordusunun çökertilmesi, yani, Yunan’ın Anadolu topraklarından sökülüp atılması, aynı zamanda İngiltere’nin dünyadaki prestijine de büyük bir darbe teşkil ederdi. Ayrıca, Türkiye’nin zengin kaynakları ve stratejik durumu İngiltere için Yunan zaferini kaçınılmaz kılıyordu.

Bütün bu nedenlerle taarruz hamlesini sınırlı birkaç kişi dışında dünyadan, özellikle İngiltere’den gizli tutmak taarruzun başarısı için kaçınılmaz bir zorunluk haline gelmişti, öyleki taarruz gününe kadar İngiltere’yi kuşkulandırmamak için barış dilenciliği yapmakla görevlendirilen Fethi (Okyar) Bey’in bu görevinden, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa bile önceden haberdar olamamıştır58.

Fethi Okyar, “Üç devirde bir adam” adlı eserinde, Gazi’nin kendisine verdiği gizli görevden bahseder. Bu görevde Gazi’nin kendisinden Eylül ayının ortasına kadar bir İngiliz müdahalesini önleyip, önleyemeyeceğini sorar. Fethi Bey, elinden geleni yapacağını, İngiliz müdahalesini önlemek için her çareye baş vuracağını söyler.

Gizlilik taktiğinin ilk adamı Fethi Bey’in Meclis’ten sağlık nedeniyle 3 Temmuz ig22’de istediği izin ile başlar, Entelligence Service ajanlarının Millet Meclisi içine kadar sızdıkları hatta gizli oturum tutanaklarının bile İngiltere Devlet Arşivi’ne aktarıldığı düşünülürse, gizliliğin korunmasındaki olağanüstü başarının değeri daha iyi anlaşılır.

Fethi Bey’in seyahatinin ilk durağı İtalya, daha sonra Fransa ve İngiltere’dir. 3 Ağustos’ta Londra’ya geçer. Oyunun asıl merkezi Londra’dır. İtalya ve Paris ziyaretleri birer şaşırtmadır. Yani Türkiye’nin içinde bulunduğu zor duruma barış yoluyla bir çözüm sağlayabilmek için bu iki devletten İngiltere nezdinde aracılık talebinde bulunduğu izlenimini yaratmak böylece, eğer varsa İngiltere’nin kuşkusunu dağıtmak amacı güdülmüştür.

Fethi Bey’in hangi tekliflerle geldiğini bilen Lloyd George ve Lord Curzon, “Çok meşgul” pozisyonuna girerek, görüşme yapmaktan kaçmaya başlarlar. Ancak onlar kaçacak, Fethi Bey kovalıyacaktır. Fethi Bey 4 Ağustos’ta Foreign Office’de yetkisiz bir memur tarafından kabul edildi. Bu, Başbakanlık da yapmış bir bakanı-ziyareti gayri resmi de olsa hafife almaktı. Fakat amaç uğruna her şeye katlanılacaktı. Memur, Fethi Bey’e “Lord Curzon’un şehirde olmadığını, eylül sonundan önce gelemeyeceğini” ellerini oğuşturarak anlatmaya çalışır. Zaten istenilen de bu oyalanmak, Büyük Taarruz’a kadar zaman kazanmak, Fethi Bey üzülmüş gibi davranır. Kıdemsiz kâtip tekrar uğramasını önerir.

Fethi Bey’in günlerce Bakan kapılarında randevu dilencisi derecesine düşürülmesinin ve alabildiğine hafife alınmasının etkenlerinden başlıcası Yunan Ordusuna duyulan güvendir. Bir de İngiliz Uzmanlarının “Yunan müstahkem mevkilerini Türkler üç ayda aşabilirse, üç günde aştık diye öğünebilirler” palavrası İngiliz politikacılarını büsbütün gevşemeye itmiştir. Ama, İngiliz askeri makamları, politikacılar kadar iyimser değildir. Özellikle İngiliz Genelkurmayı bir Yunan başarısına karşı kuşkuludur59.

Fethi Bey görevi büyük bir başarı ile sürdürür. İngiltere 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’un farkına ancak 6 Eylül 1922’de varır ve Fethi Bey aracılığı ile mütareke ister60.

İki Tarafın İç Durumları:

Yunanistan: Yıkıcı parti kavgaları, krallık, Venizelestik mücadeleleri, milleti ve memleketi parçalamış, siyaset ordu içine girmişti. Politika afeti bir kanser gibi Yunanistan’ı kemiriyordu. Yunan subay ve erleri bir an önce barışa ulaşmak arzusu içinde idiler. Yunanistan, iktisadi çöküntü, uluslar arası siyasi destekten yoksun ve ümitsizlik içinde idi.

Sakarya Muharebesi’nden sonra Yunan ordusunun morali çok bozulmuştu. Harbin uzaması, orduya karşı memleketteki kayıtsızlık, subay ve er ailelerinin bakımsız kalmaları, iaşe ve maaşların yetersizliği, moral çöküntüsüne neden oluyordu. Bu sebeplerin yanında partizan politikanın, komünist propagandaların tesirleri büyük olmuştur. Anadolu’nun tahliye edileceğinin anlaşılması da, maksatsız bir muharebe için kan dökmemek duygusunu doğurmuştur, izinli gidenler bir çaresini bulup, cepheye dönmüyorlardı. Son zamanlarda cepheden takımlar halinde firarlar başlamıştı61.

Türkiye: Türk milleti de ikiye bölünmüştü. Fakat bozguncular daha çok milli hududların dışında bulunuyor, burada da büyük çoğunluk milli mücadeleyi destekliyordu. Gazi iç cepheye önem veriyor, Meclisi devamlı bilgili kılarak, muhaliflerin olumsuz hareketlerini kontrol altında tutmaya çalışıyor, bazen taviz vererek, bazen sert çıkarak, meclisin çalışmalarını kontrol ediyordu. Milletin sağduyusu ve istiklal aşkı Anadolu’da milli birliği koruyordu.

Türk Ordusunun moralide Sakarya Muhsrebesi’nden sonra daha da yükselmişti. Zafer neşesi, İstiklâl aşkı, maneviyatı beslemiş, memleketin içinde hafiye propagandalarının kırılması, asayiş ve istikrarın sağlanması, morali artırmıştı. Atatürk’ün iç cepheye verdiği önem meyvelerini vermişti.

TAARRUZ PLÂNI

İki tarafda savunmada kalarak mevzilerini tahkim ettiler. Kışın zaman zaman iaşe zorlukları ile karşılaşıldıysada, personel, silah, teçhizat ve malzeme ikmali ve özellikle eğitim artmakta, ordunun morali de yükselmekteydi. Bunda yurt içindeki huzur ve istikrarın büyük etkisi vardı.

Mustafa Kemal Paşa, 14 Mart 1922’de cepheye gelerek orduyu denetledi. Sonuçta ordunun ilkbaharda taarruza hazır olmadığı anlaşıldı.

Afyon bölgesinde bulunan Yunan siklet merkezi, kuzeye doğru kaydırılmaktaydı. Bu tertip savunmaktan çok taarruz amacı güdebilirdi. Yunan ordusunun yeni durumu, 6-7 tümenle, Türk ordusunun sağına (Emirdağ - Bolvadin) istikametine taarruza elverişli idi. Batı Cephesi böyle bir taarruz ihtimaline karşı, ordu ağırlık merkezini kuzeye alarak, ihtiyatları, Emirdağ Bolvadin bölgesine toplamıştı. Böylece, 1 nci orduda, 6 piyade ve i süvari tümeni kalmıştı. 2. nci Ordu, 11 piyade ve i süvari tümenine çıkarılmıştı.

Yunan taarruz ihtimalinin taarruzumuzun gecikmesine neden olduğu bazı hatıralarda ileri sürülmekteysede, Başkomutan ve Batı Cephesi Komutanı, İlkbahar’da taarruz etmemek kararında idiler. İçerden ve dışardan sağlanacak silah, malzeme ve teçhizatın birliklere dağıtılması ve yeni birlikler kurulması için zamana ihtiyaç vardı62.

Haziran ayında Yunan Küçük Asya Ordu Komutanı Papulas, emekliliğini isteyerek vazifeden ayrıldı. Eskişehir galibi, Sakarya mağlubu Papulas, enerjik ve kararsahibi bir komutan olmakla beraber, sabit fikirli idi.1 nci Türk ordusunun komutanı Ali İhsan Paşa’da 20 Haziran 1922’de ordudan alınarak hakkında soruşturma açıldı.

Papulas’ın yerine gelen Hacı Anesti (Hadzianesti) ordunun terhis ve sulh istediği bir zamanda emir-komutayı almıştı. Onun grup komutanlıklarını lağv ederek geniş bir cephe üzerindeki kolorduları İzmir’den idare etmek istemesi yaptığı ilk hata idi. Yunan kaynaklarına göre, Hacı Anesti disiplin sahibi, sert tabiatlı bir komutandır. Hacı Anesti komutayı aldıktan sonra, askerlerin yiyeceği ve diğer ihtiyaçlarını düzelttiği gibi, suistimallerle de mücadele ederek her bakımdan asker babası olmuştu63.

Hacı Anesti, ordunun Bursa-Alaşehir hattına çekilmesini de hükümete teklif etmiştir ki bunun kabul edilmesi, kendisini felaketten, Yunan ordusunu da hezimetten kurtaracaktı.

İngiliz hükümetine göre böyle bir çekilme hareketi, kazanılan şeylerin elden kaçırılmasına sebep olurdu. Yunanistan’ın kuvvetli kaldığını ispat ederek, barış müzakerelerine galip sıfatı ile katılması gerekiyordu. İngiliz hükümeti, İstanbul’u işgal ve Türk sahillerini abluka altına almak konusunda da Yunanlıları destekliyordu. Samsun’un Yunan donanması tarafından bombardıman edilmesi ve abluka teşebbüsünün başlangıcı sayılabilir”.

İstanbul üzerine yürümek için Yunanlılar Trakya’da topladıkları 4 kolorduya, Anadolu’dan bile bir tümene yakın (7 P.Tb. ile Svr. ve Topçu Birlikleri) kuvveti çekmek gafletini göstermişlerdi. İstanbul’u işgal ve Türk sahillerini abluka altına almak kararı, Fransız ve İtalyan hükümetleri tarafından kabul edilmedi. Ancak Yunan hükümeti, İngiltere’nin teşvikiyle, Komutanlığın Afyon’dan İzmir’e çekilme teklifini kabul etmedi.

1921 senesi sonbaharında hazırlanan “Sad Planı” üzerinde, aradan geçen uzun zaman içinde, arazide yapılan tetkikler, düşman hakkında edinilen yeni bilgiler ve komutanların düşünceleri sonucunda bazı değişiklikler yapıldı. En önemli değişiklik; kuşatma kanadının Uşak’a kadar uzatılmayarak taarruzun kuvvetli bir siklet merkeziyle Afyon’un güneybatısından yapılması idi. Komutanların çoğuda bu fikir etrafında birleşiyordu, bunların arasında Ali İhsan Paşa’nın bulunması, hatıratında belirttiği gibi, ona, planı kendisine mal etmek hakkını kazandırmaz65.

Haziran sonunda Batı Cephesi taarruz planı hazırlanmış bulunuyordu.

Batı Cephesi Taarruz Plânı:

İkinci Ordu: (5 P.ve 1 Svr. Tüm.) Sakarya nehri ile Akarçay arasından düşman cephesine taarruz ederek, onun kuvvetlerini bu cepheye bağlayacaktı. Düşmanın dikkatini 2 nci Orduya çekmek için bu Ordu, 1 nci Ordudan bir gün önce taarruz edecekti. Cephe çok geniş ve düşmanda üstün olduğu için bu Ordu önemli ve zor bir görev karşısında idi. Ordu, 3 ncü kolordunun bir piyade tümeni ve bir müfrezesiyle düşmanın Eskişehir Grubunu tutacak, bir tümeni ihtiyatta kalacaktı. 61 nci Piyade Tümeni ve bir süvari tümeni düşmanın kuzey yanma, 6 nci kolordunun iki tümeni cepheden taarruz edecekti. Birinci ordu: Siklet merkezi ile (9 Tümen) Afyon güneybatısından taarruz ederek düşmanı kuzeye atacak, İzmir ulaşım mihverinden ayıracaktı. Bu amaçla, 4 ncü ve 1 nci kolordular Afyon-Şuhut ve Afyon-Sandıklı yolları arasındaki 20 Km.lik sahada taarruz edecek, yanlar birer tümenle korunacak, bir tümende ordunun ihtiyatı olacaktı66.

Süvari kolordusunun kuşatıcı bir tarzda kullanılması düşünülmekte ise de, bunun yapılabilmesi arazinin müsadesine bağlı kalacaktı. Aksi takdirde süvari kolordusu, düşman cephesi yarıldıktan sonra kullanılacaktı.

Kocaeli ve Menderes bölgelerindeki kuvvetlerde karşılarındaki düşman kuvvetlerini taarruzla yerlerinde tutacaklardı.

Güneyde katt ı netice alınırken düşmanın kuzeyden karşı taarruz yapması da dikkate alınarak, 2 nci kolordu ihtiyatta bırakılmıştı 67.

Bu planın başarısı 2 nci ordunun üstün düşman kuvvetleri karşısında tutunabilmesine, Afyon güneyinde yapılacak yığınağın düşmandan gizlenerek taarruzun baskın tarzında yapılmasına, 1 nci ordununda taarruzun ilk gününde düşman cephesini yarmasına bağlıydı. Bunların sağlanabilmesi içinde kat’î netice yerinde daha fazla kuvvet bulundurmak gerekiyordu.

Temmuzun ilk günlerinde Batı Cephesi’nin planını inceleyen Başkomutan iki tümenin daha asıl taarruz bölgesine alınmasının uygun olacağını bildirmişti. Pek zayıf kalan 2 nci ordunun, elinde bir ordu ihtiyatı bulundurması istenirken, 1 nci ordu ve üç tümenle daha takviyesini istiyordu. Sorun, 2 nci kolordu iki tümenle güneye alınarak ve onun bir tümenide 2 nci ordu bölgesinde bulundurulmak şeklinde çözüldü. 2 nci ordu bölgesinde ihtiyat bulundurmak emniyetli bir tedbir idi. Ancak, güneyde baskın tarzında seri netice alınanında hayati önemi vardı. Neticede tehlikeyi göze alarak, bütün 2 nci kolordunun güneye alınması çok cüretli bir hareket tarzı oldu.

Plana göre, 2 nci Ordu, 5 tümenle (50000 personel) 120 Km.lik geniş bir cephe üzerinde bulunan 8 düşman tümenine (100000 personel) taarruz edecekti. Ordu komutanı bir tümenini ihtiyatta tutmak istediğinden, Eskişehir cephesine, Porsuk müfrezesi ile 41 nci tümen tahsis olundu. Böylece 40000 mevcutlu bir Yunan kolordusuna karşı 10000 kişi kalıyordu ki üstelik Ankara istikameti de açık bırakılmıştı.

İki tümeni olan 6 nci kolordu, düşmanın Afyon kuzeyindeki mevzilerine, 3 ncü kolordunun 61 nci tümeni de bu mevziîn kanadına taarruz edecek, Süvari tümenide, düşmanın gerilerine doğru tesir yapacaktı. 3 ncü kolordunun bir tümeni de ihtiyatta bırakılmıştı.

1 nci Ordu’nun taarruz Planı: Ali İhsan Paşa ordudan ayrıldıktan sonra, yerine bir süre Fahrettin Paşa vekâlet etti. Sonra ordu komutanlığına merkez ordu komutanlığından açıkta kalan Nurettin Paşa getirildi68. Nurettin Paşa, taarruz görevini aldıktan sonra, bir heyeti keşif yapmak üzere cepheye gönderdi. Üç günlük keşif sonunda şu neticeye varılmıştı:

Mevziîler arasında büyük gedikler bırakan düşman, mevziîlerin ilerisindeki büyük arazi parçalarını elde bulundurmayı, kuvvetli emniyet tedbirleri almayı ihmal etmişti. Bundan faydalanan keşif heyeti, düşmanın yakınlarına kadar sokulmayı başarmıştı. Taarruz esnasında düşmanın bu zaafından yararlanan Türk Birlikleri, hiç bir mukavemetle karşılaşmadan Taarruz Mevziî’sine kadar ilerlemişlerdir.

Hazırlıkları gizlemek ve baskın sağlamak için, birliklerin Koca Tepe (1900 m) arkasında toplanması gerekiyordu. Bu tepeden, 1310 rakımlı Erkmen Tepesi’ne kadar uzanan plato, büyük bir kuvvetin ilerlemesine elverişli idi. Erkmen Tepesi’nin ele geçirilmesi halinde düşmanın Afyon cephesinde tutunması mümkün olamazdı69.

Taarruz bölgesinde esas yol olarak yanlız Sandıklı’dan Afyon’a giden yol vardı. Tınaz Tepe’nin batısından geçen bu yoldan yararlanmak gerektiği için (Erkmen-Belen ve Tınaz Tepeler) 12 Km.lik saha yarma bölgesi olarak kabul edildi.

Seçilen yarma bölgesi, emniyet gizlilik ve baskın bakımından çok elverişli olmakla beraber, buraya tahsis edilen iki kolordu, düşman ihtiyatlarının müdahalesinden önce, cepheyi yarmaya yeterli değildi. Tümenlere 2,5 - 3 Km.lik normal taarruz cepheleri verebilmek için birinci hatta üç tümen bulundurulması, yeterli derinlik sağlamak için üç tümen ve iki kolordu ile ordu ihtiyatlarının bölgede bulunmaları gerekiyordu. Yanların emniyetide dikkate alınınca ordunun üç tümene daha ihtiyacı olduğu ortaya çıkıyordu.

Afyon güneyindeki 10 Km.lik sahada bir tümen bırakılarak, yarma bölgesinde daha çok kuvvet bulundurulması sağlandı. Asıl taarruz bölgesinin iki tümenle takviyesi, daha önce Başkomutan tarafından istenmişti. 1-nci Ordu’nun da bir kolordu daha istemesi üzerine Batı Cephesi Komutanı, 2 nci kolordunun kat’î netice yerine getirileceğini bildirdi. Böylece Afyon güneyinde 12 Piyade ve 3 Süvari tümeni toplanacaktı.

Başkomutan’ın, Fevzi ve İsmet Paşalarla, 1 nci ve 2 nci Ordu Komutanlarının ve bazı kolordu komutanlarının iştirakiyle 20 Ağustos 1922’de Akşehir’de yaptığı toplantıda, planın tatbik tarzı ve komutanların aldıkları tedbirler görüşüldü. Bu arada, Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz’ün, 1 ve 2 nci orduların aynı günde taarruz etmeleri hakkındaki teklifi, Başkomutan tarafından kabul edildi. 2 nci ordunun kuvveti, bir gün önce taarruz ederek bütün düşman kuvvetlerini kendi üzerine çekmek gibi cüretli bir hareket tarzına yeterli olmadığı gibi, baskın da ancak iki ordunun aynı zamanda taarruz etmeleriyle sağlanabilirdi70.

Yunan Harekât Plânı:

Sakarya yenilgisinden sonra stratejik taarruz fikir ve uygulamasından vazgeçmek zorunda kalan Yunan ordusu, Batı Anadolu’yu elde tutmak, savaşı uzatmak, siyasal anlaşmazlıklardan güç almak ve kendilerince yönelebilecek Türk taarruzlarını hazırlanmış mevziîlerde kırarak sonuca ulaşmak fikrini benimsemişti. Bu amaçlara ulaşmaksa, Marmara ve Ege kıyılarına uzanan ana stratejik doğrultuları kapsayan Eskişehir-Afyon savunma mevziîlerinde Eylül 1921 sonlarından itibaren kuvvet çoğunluğu Afyon bölgesinde olamak üzere yerleşerek berkitmeye hız vermekti.

Mevziî, sağkanadıyla Zafer Dağları üzerinden batıya kıvrılarak bir koltuk durumunda, sol kanadıyla da Bozdağlar’ından Sakarya Vadi’sinin derinliklerine dayanmaktadır. Yunan Başkomutanlığı, bu kanatları korumakla görevlendirdiği ikinci derecedeki kuvvetleriyle de asıl mevziîn kuzey ucunu Gemlik Körfezi’ne, güney ucunuysa, Büyük Menderes dirseğinden itibaren Nehri önüne alarak Ege kıyılarına değin uzanan 700 Km.lik bir cephe oluşturmuştur71.

TAARRUZ İÇİN TERTİPLENME

26 Ağustos günü taarruzun başlayabilmesi için birliklerin 24 Ağustos akşamına kadar, taarruz bölgelerine intikal etmeleri gerekiyordu. 2 nci kolordu Aziziye (Emirdağ)’den, 4 ncü kolordu Bolvadin’den 1 nci kolordu da Çay’dan Afyon güneyi bölgesine, Süvari kolordusu da Ilgın’dan Sandıklı’ya yürüyecekti. 7-8 gün sürecek yürüyüşlerin düşman uçaklarından ve istihbaratından gizlenmesi de çok önemli idi.

Hareketleri gizlemek için gece yürüyüşleri yapılmış, gündüz konaklamak içinde ağaçlık ve örtülü yerler seçilmiştir. Alınan tedbirlerin, haber alınan düşman taarruz hazırlıklarına karşı, savunma amacıyla yapıldığı duyurulmakta idi. Öz Türklerin yaşadığı bu bölgede düşman istihbaratının felce uğratılması, birliklerin de gündüzleri gizlenmeye çok önem vermeleri, taarruzun baskın halinde yapılmasını sağlamıştır72.

1 nci ordu, 24 Ağustos akşamına kadar yığınak bölgesinde toplanarak, birlikler gerekli arazi çalışmalarını ve hazırlıkları yapmak fırsatını buldular. Başkomutan’ın karargahı Şuhut’ta kuruldu73.

2 nci ordunun tertiplenmesi oldukça kolay olmuştur. 41 nci tümen, düşmanın Seyitgazi mevziî karşısında, 6 nci kolordu da Afyon kuzey cephesinde bulunuyordu. 61 nci tümen Sivrihisar batısından düşman kuzey kanadına (Burhaniye’ye), Süvari tümeni bunun kuzeyine (Yapıldak-Bahşayiş) bölgesine yürütülmüş, bir tümende ihtiyat olarak Bağlarca’da toplanmıştı.

1 nci ordu bölgesinde; sağdan itibaren, 8, 14 ve 6 nci tümenler cepheyi örtmekte idiler. 4 ncü kolordu, 8 nci tümenin gerisinde ve Koca Tepe doğusunda, 1 nci kolordu, 14 ncü tümenin gerisinde ve Koca Tepe batısında, Süvari kolordusu da Sandıklı da toplandı. 2 nci kolordu da ihtiyatı teşkil etmek üzere Efesultan-Şuhut-Sandıklı bölgesinde toplanmakta idi.

AFYON MEYDAN MUHAREBESİ

Türk ordusu 25 Ağustos 1922 tarihinde taarruz hazırlıklarını tamamlamıştı. Yunan ordusunun durumunda önemli bir değişiklik yoktu. Yunan Başkomutanı Hacı Anesti’nin karargahı İzmir’de Türk Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa ise cephede bulunuyordu.

Yunan Genel Karargahı cepheye çok uzak olduğu için bir Türk taarruzunda Başkomutan müdahale edene kadar, Afyon bölgesindeki birliklerin emir ve komutası 1 nci kolordu komutanı general Trikupis’e verilmişti. Trikupis’in dört tümenli 1 nci kolordusu Afyon etrafındaki mevzilerde, 2 nci kolordu (Döğer-Eğret) bölgesinde ihtiyatta idi. Ayrıca Uşak’ın doğu ve güneyinde bir piyade ve bir süvari tümeni vardı.

General Trikupis, keşif uçakları ve istihbarat sonucu, 30000 kişilik bir Türk kuvvetinin Afyon güneyinde toplandığını öğrendi. Bu bilgiler üzerine 2 nci kolordunun Eğret’te bulunan 7 nci tümenini 25 Ağustos’ta güneye Bal Mahmut istikametinde yürüyüşe geçirdi74.

Afyon güneyinden başlayarak batıda Ahır Dağı’na kadar devam eden 30 Km.lik mevziîde 4 ve 1 nci Yunan tümenleri vardı. Ahır-Dağı’nın 15 Km.lik kısmı boş bırakılarak yanlız Toklu Sivrisi, topçu ile takviyeli bir alay tarafından tutulmuştu. Bir alayda ihtiyatta idi.

7 nci tümende geldikten sonra Türk taarruzu üç tümen ve iki müstakil alayla karşılanacaktı. Bu geniş cephenin savunulması için bunlar yeterli değildi. Alınan yarım tedbirlerden ve 25-26 Ağustos gecesi Afyon’da balo verilmesinden, General Trikupis’in Türk taarruzunu büyük bir ihtimal dahilinde görmediği anlaşılmaktadır.

2 nci ordu Porsuk Müfrezesi ve 41 nci Tümenle Eskişehir doğusunda Bozdağ-Hamidiye-Seyit Gazi mevziînde bulunan 3 ncü Yunan kolordusunu, üç piyade ve bir süvari tümeni ile de Afyon kuzeyinde bulunan beş Yunan tümenini taarruzla tesbit edecekti.

2 nci ordu karşısındaki kuvvetleri tutarken, güneyden 1 nci ordu büyük bir kuvvet çoğunluğu ile düşman cephesini yaracaktı. 1 nci ordunun taarruz tertibi şöyleydi:

4 ncu kolordu, Afyon’dan Belen Tepe’ye kadar olan Yunan mevziîlerine taarruz edecekti. Afyon güneyi-Kalecik Sivrisi-Erkmen Tepelerinde bulunan mevziîde 4 ncü Yunan tümeni vardı75.

1 nci kolordu Belen Tepe-Tınaz Tepe-Kılınçarslan Beli-Çeğil Tepe mevziîni tutan 1 nci Yunan tümenine taarruz edecekti.

1 ve 4 ncü kolordular dörder tümenli idiler. Ancak Yunan tümenleri 1/3 nisbetinde daha kuvvetli oldukları için düşman kuvvetlerine karşı 3 misli üstünlük temin edilebilmişti. Kolordular kendi iç kanatlarında ikişer tümenle ağırlık merkezi yaptıkları için yarma bölgesi olan Kalecik Sivrisi-Erkmen Tepe-Belen Tepe-Tınaz Tepe’de düşmana karşı 5 misli üstünlük sağlanıyordu. Trikupis’in getirdiği 7 nci tümene karşılık, dört Türk tümeni ihtiyatta idi.

Yunan cephesini yarmak için yeterli üstünlük sağlanmışsada Diğer-İhsaniye bölgesindeki 2 nci Yunan kolordusu yetişmeden önce cephenin yarılmasının hayati önemi vardı. Sandıklı batısında toplanan süvari kolordusunu bir an evvel düşman gerilerine saldırtmak suretiyle düşman ihtiyatlarının hareketlerini geciktirmek mümkün olacaktı.

Süvari kolordu komutanı, Tokuşlar köyündeki Türklerden, Ahır Dağı’ndan Sincanlı ovasına inen bir patika olduğunu,bu geçidin gündüz ve süvari bölüğü ile tutulduğunu ve gece bu bölüğün geriye çekildiğini öğrendi. Süvari kolordusu ile düşman gerilerine saldırmak için fırsatlar aranırken elde edilen bu çok kıymetli bilgi ve Fahrettin Paşa’nın teklifi üzerine süvari kolordusu 25-26 Ağustos gecesi Ahır Dağı geçidinden Sincanlı Ovası’na geçirildi. Taarruzla beraber süvari akınları büyük bir süpriz yapacak ve moral bozacaktı.

TAARRUZ MEVZİÎLERİNE İNTİKAL

25 Ağustos akşamı güneş battıktan sonra birlikler hazırlık mevzilerine intikal ettiler. Gece yürüyüşleri tam bir sessizlik ve intizam içinde yapıldı. Saat 22.00’ye kadar, hücum mevziîlerine yaklaşmak için gereken tertipler alındı76. Kat’î netice Kalecik Tepe-Tanız Tepe-Belen Tepelerin bulunduğu 12 Km.lik sahada alınacaktı.

4 ncü kolordu, 5 nci tümenle, Kalecik Sivrisi-1310 Rakımlı Erkmen Tepe mevziîne, 11 nci tümenle de bunun solundan Deliktaş istikametinde taarruz edecekti. 6 Km. genişliğindeki cephesinde düşmanın bir topçu taburu ile takviyeli bir piyade alayı ve gerisinde de ihtiyatta bir alayı vardı.

1 nci kolordunun 23 ncü tümeni Belen Tepe’ye, 15 nci tümeni de Tınaz Tepe’ye taarruz edeceklerdi. Belen ve Tınaz Tepeler arasında 1,5 Km.lik bir mesafe vardı. Düşman bu tepeleri ikişer taburla tutmuştu. Bunların gerisinde bir alay ihtiyatta idi.

Tümenlerin karşısında ihtiyatlarla beraber birer alay kadar düşman kuvveti vardı, tümenlere verilen taarruz cepheleri 2,5-3 Km.idi. Yunan alayları Türk alaylarından silah ve malzemece üstündü. Yunan birlikleri tahkim edilmiş mevzileri işgal ve savunuyordu. Arazinin dağlık ve sarp olması da taarruzu Tahkim edilmiş bir mevziîe yapılacak taarruzun çok kuvvetli topçu desteğine ihtiyacı vardır. Tümen topçu taburları, 12 toplu (2 dağ ve 1 sahra bataryası) idi. Yarma bölgesinde 48 hafif top vardı. Batı Cephesi’nin 1 nci Ordu, 1 nci ve 2 nci kolorduların topçu taburları (50 top) da bu bölgeye getirilerek top mevcudu 98’e çıkartılmıştı77. Yunanlılara karşı yarma bölgesinde 4 misli bir topçu üstünlüğü sağlanmıştı.

TAARRUZ’UN BİRİNCİ GÜNÜ (26 Ağustos 1922)

Saat 04.30’da ateşe başlanması gerekirken, fazla sis nedeniyle, bütün cephede topçu tanzim ateşleri saat 05.00’da başladı. Ağır topçunun tanzim ateşi saat 05.25 de-hafif topların daha erken- bitmişti. Saat 05.35’de 10 dakikalık tahrip ve arkasından imha ateşine geçildi. Tahrip ateşinin açılmasıyla birlikte piyadeler ilerlemeye başladılar77. Karanlıkta ilerleyen avcı birlikleri, Yunan mevzilerine 400-500 m. yanaştılar. Saat 5,3o’da 4 ncü kolordunun 5 nci tümeni Kalecik Sivrisi’ni ele geçirdi. 11 nci tümen düşman mevziîlerine yaklaşmış isede kendisine 5 nci tümenle birlikte ikinci mevziîe taarruz emri verildi.

26 Ağustos sabahı yapılan topçu ateşlerinin büyük başarısından burada kısaca bahsetmek istiyoruz. İnönü hatıralarında bu olayı şöyle anlatır: “Topçu ateşinin başlamasından birkaç saat sonra piyadelerimiz yanaştı. 1 nci Ordu cephesinde, bizim muharebeyi idare ettiğimiz ve netice alacağımız yerde, topçu ateşi başladığı zaman Yunan topçusu da muharebe ediyordu. Bu birkaç saatlik muharebeden sonra Yunan topçusu sustu. Düşman topçu ateşi tamamıyla kesilmişti. Bu andan itibaren yanlız biz ateş ediyoruz. Düşman siperlerini, tel örgülerini dövüyoruz. Taarruzun ilk günü ve ilk saatleri. Biz mütemadiyen dövüyoruz, düşman topçusu cevap vermiyor. Bir türlü mana veremiyoruz. Düşman topçu ateşinin böylesine kesilmesi, bizde, ricata karar verdiler tesiri yaptı. Taarruz’un şiddetini artırdık, cepheyi zorladık, fakat son derece mukavemet ediyorlar, düşman piyadesinde hiç ricat edecek hal yok. Gayet inatçı ve çetin olarak sebat ediyorlar. Bir seneden beri hazırlanmışlar. Tel örgüleri var, çeşitli manialar var. Muhtelif yerlerde hücum etmek için teşebbüsler yaptık Düşman inadına yerinde duruyor ve kıpırdamıyor. Hiçbir yerde düşman hatlarını söktüremedik, çözemedik. Topçusu da olmadığı halde, Yunan cephesini akşam karanlık basıncaya kadar çözemedik.”78

İnönü, bu konu ile ilgili gerçekleri esir edilen general Trikopis’e şöyle sorar:

“Muharebenin başladığı ilk günü topçu ateşini niçin çabuk kestiniz? Biz günün ortasından itibaren yanlız başımıza topçumuzu kullandık, tesir ettik. Biz cepheyi dövüyorduk ve siz mukabele etmiyordunuz. Halbuki henüz daha ricata karar vermemiştiniz. Çünkü piyadeniz gayet sert duruyordu.” Trikopis;

“Ben topçu zabitiyim” dedi. “Tahkik ettim, siz de topçu subaymısınız. Bataryalarımız ilk saatten sonra ateş edemez hale geldiler”

“Nasıl oldu?”

“Bataryaların İleri Gözetleyici noktaları çok ileride seçilmişti. İleri Gözetleyici noktaları ile bataryalar kablo ile birbirine bağlı idiler. Orada komuta ediliyordu. Sizin topçu ateşiniz o kadar şiddetli ve muntazam başladıki, kendi toplarımızı isabetle kullanalım diye çok ileriye sürdüğümüz gözetleme mevkilerinin hepsi düştü, tahrip oldu. Toplar içinde mermi olduğu halde duruyor, fakat komuta eden adam yok. Gözetleme mevkilerindeki subay ve erlerin bir kısmı öldü, telefon kabloları koptu ve bu suretle ateş edemez hale geldik.

İnönü, bu durumu, topçu okulunun bir yıl dönümünde, topçu, piyade işbirliği şeklinde anlatır. İleri gözetleyicilerin çok ileriye çıkarılmasının, Büyük Taarruz ve Yunanlılara büyük zarar verdiğini söyler.

Aynı konuyu 4 Ekim 1922’de TBMM’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’da ele alır ve şöyle der. “Arkadaşlar topçularımız bu mevziîlere gece geldiler ve karanlık içinde mevziî aldılar ve fecirle beraber bütün dünyanın gözleri açıldığı zaman ateşe başladılar, eksiksiz takdir ve hürmetle buradan zikretmek isterim ki, topçularımız o gün göstermiş olduğu metanet ve vukuf, bütün dünya topçuları için, misal olacak mahiyetteydi. Askerlik hayatımda bu kadar mükemmel bir topçu ve bu kadar mükemmel idare edilmiş bir topçu ateşi nadiren gördüm.”79

Günümüzde de artan menzil, sürat, ateş ve tahrip gücü ile topçunun, savaş alanının görünmez kahramanı olduğunu kabul etmek gerekir.

1 nci kolordu bölgesinde 23 ncü tümen, Belen Tepe’ye taarruz ediyordu. Onun solundaki 15 nci tümenin 38 nci alayı 06.55’te Tınaz Tepe’ye girmeye başladı, sonra diğer alaylar hedeflerini ele geçirdiler. Daha solda geniş bir cepheden taarruz eden 14 ncü tümende Kılınçarslan Tepe’yi zapt etti.

25-26 Ağustos gecesi Sandıklı batısından 1 ve 14 ncü tümenleriyle hareket eden 5 nci süvari kolordusu, kılavuzların yardımı ile öğleye kadar boğazı geçerek Sincanlı Ovası’nda toplandı. Sahra topçu taburu, telsiz aracı ve tekerlekli taşıtlar geride bırakılmıştı80.

Saat 07.00 da 5 ve 15 nci tümenler düşman mevziîlerine girmişlerdi. 11 nci tümen plan gereği bekliyordu, ancak 23 ncü tümen geç kalmıştı. Bu tümenin kurmay Başkanı olan General Fahri Belen bu gecikmeyi şöyle açıklar:81 Tümen Komutanı Ömer Halis Bey (Korgeneral Halis Bıyıktay) Eskişehir Muharebelerinde gece düşman mevziîlerine yaklaştığı halde yandaki tümenlerin yaklaşmamaları nedeniyle tek başına kalarak, tümeni felakete uğramıştı. Ömer Halis Bey bu acı hatıranın etkisi altında idi. Yanlardaki tümenlere irtibat subayları göndererek onların ilerlediklerinden emin olmak istiyordu. Gecenin karanlığında, dağlık arazide bu subaylar geciktiler. Geldikleri zaman da güneş doğmak üzere idi, Birlikler ilerlemeye başladığında hava ağarmış ve düşman ateşi başlamıştı. Arazinin çok sarp olduğu bu bölgede taarruz yavaş yavaş gelişmekte idi.

Saat 07.30 da düşmana 1000 m. kadar yaklaşıldığında, tümen komutanı telefona çağrılarak azarlandı. Telefonda konuşan Mustafa Kemal Paşa idi. Atatürk’ün Kocaçimen’de çekilen meşhur fotoğrafının telefon başına giderken çekildiğini Ordu Harekât Şube Müdürü Cemil Bey söyler82. Ertesi gün de Başkomutan bir harp hediyesi göndererek Halis Bey’in gönlünü alır.

Bugün düşman mevziîlerinin yanlamaması halinde ertesi gün düşmanın büyük ihtiyatlarının gelmeleri ve karşı taarruz yapmaları mümkündü. Saat 09.00 da Belen tepe’nin düşmesi olumlu gelişmeler gösteren taarruz hareketine yeni bir başarı eklenmişti ancak bundan sonra taktik durum kritikleşmeye başladı.

4 ncü kolordu Kalecik’teki düşman birinci mevziîni aldıktan sonra düşmanın Erkmen Tepe sırtlarındaki ikinci mevziîsine taarruza başladı. Bu taarruz başarılı olamadı. 5 ve 11 nci tümenlerin karşısında düşmanın bir alayı bulunuyordu. Birinci mevziîsini kaybeden düşman tümen ihtiyatını süratle ikinci mevziîye yetiştirdi.

4 ncü kolordu ilk başarının neşesi içinde, yarma sahasını genişletmek istedi. 5 nci tümenin sağında düşmanın bir mevziî çıkıntısını ele geçirmek amacıyla 5 nci tümen ihtiyat alayını ve kolordu ihtiyatından diğer bir alayı Küçük Kalecik kuzeyindeki bu mevziîe taarruza geçirdi. Başarı ile gelişen bir taarruzu ihtiyatla desteklemek gerekirken, yeni bir taarruz hedefi yaratmak hata idi.

Topçu ateşide iki hedefe bölünerek zayıflamıştı. Düşman’ın önemli bir takviye aldığı sırada, düşmanın birinci mevzisini alan bir tümenin ihtiyatını elinden almak ve ihtiyatları başarıyı genişletmek için değil de, tali bir hedefe karşı kullanmak ve topçu ateşinide bölmek yüzünden 4 ncü kolordunun taarruzu durmuştur.

1 nci kolordu cephesinde düşman mevziîne giren ve başarıyla, ilerleyen 15 nci tümen, düşmanın karşı taarruzu üzerine saat 14.00 ten itibaren çekilmeye başladı. Bunda, Tınaz Tepe kuzey yamacına geçen birliklerin topçu desteğinden mahrum kalması ve 38 nci alay komutanı Yarbay İlyas Bey’in yaralanmasının da tesiri vardı. Burada akşama kadar durum kritikti83. Yanlız 56 nci alay iki tepeyi muhafaza ediyordu. 14 ncü tümenin Kırca Arslan Tepe’sine giren birlikleri de geri çekilmişti.

15 nci tümen bölgesinde gelişen düşman karşı taarruzu üzerine, Sandıklı kuzeyinde ihtiyatta tutulan 3 ncü tümen Tınaz Tepe istikametinde yürüyüşe geçirildi. Bilen Tepe’yi alan ve onun kuzeyindeki Türkmen Tepe’ye taarruza hazırlanan 23 ncü tümene de tasarrufu mümkün olan bütün kuvvetiyle 15 nci tümene yardım etmesi emredildi. 23 ncü tümen Türkmen Tepe’ye taarruza hazırlanıyordu. Bu son mevziî alınırsa, tümen Sincanlı Ovası’na inerek düşmanı tehlikeli bir duruma sokabilirdi. Bu nedenle, 15 nci tümene direkt yardım emri alınınca, son durum üst komutanlığa arz edildi, fakat olumlu cevap alınamadı.

15 nci tümenin karşısında bir alay vardı. Bir alayda bunu takviye etmişti. İki alaylık bir karşı taarruz, 15 nci tümeni sarsmış isede bu kuvvet ordu cephesinde tehlikeli bir durum yaratmaya yeterli değildi. Düşman 23.ncü tümenin karşısına da yeni kuvvet getirmişti. 23 ncü tümen, büyük kısmını toplayıp, 15 nci tümene yardım edinceye kadar da akşam olacaktı. Bu durumu dikkate alan tümen komutanı, yanlız ihtiyattaki 31 nci Alayla Tınaz Tepe’ye ilerleyen düşmanın yanına taarruz etmeye karar verdi. Ancak, bazı gecikmeler, Türkmen Tepe’ye yapılacak taarruzu ertesi güne bırakmaya neden oldu84.

Bir taraftan 23 ncü müfrezesinin (31 nci Alay) düşmanı yandan sıkıştırması diğer taraftan akşama doğru yetişen 3 ncü tümenin 15 nci Alay’ı ile 15 nci tümen cephesinin takviye edilmesi, düşman karşı taarruzunu kırdığı gibi, 15 nci tümenin 56 nci Alay ile yaptığı süngü hücumu ile durum düzeltilmişti.

Ahır Dağı’nı aşan süvari kolordusu, öğleye kadar, Çay Hisar güneyinde toplandı. Kolordu komutanı, Ayvalı-Bakırcık sırtlarını tutarak, düşman ihtiyatlarının hareketlerini geciktirmek istiyordu85. 1 nci Ordu Komutanı da cephedeki taarruzun başarılı olması için, süvarinin düşman mevziîlerinin gerilerine taarruz etmesini emretmişti. Bu emiri de dikkate alan kolordu komutanı, Ordu’nun isteğini yanlız 2 nci tümen ile yaparak ona Kırka istikametinde taarruz etmek, vazifesini verdi. Bu tümen, kuvvetli mukavemetle karşılaşıp, ağır zaiyat verdi.

1 nci süvari tümeni, Ayvalı, 14 ncü tümen de Düz Ağaç istikametinde ileri sürüldü. 1 nci tümen Bal Mahmut istasyonundan gelen bir Yunan taburu ile karşılaştı. Bir piyade alayının ateş kudretine sahip olan zayıf süvari tümenlerinin savunma mevziîlerine çarpmayarak, düşman gerilerine tesir etmeleri gerekirdi. Süvari birliklerinin yanlarda emniyet kuvvetleri bırakarak, topluca kuzeye doğru ilerlemeleri uygun olurdu86.

1 nci Ordu’nun yaptığı geniş cepheli taarruz düşmanı tespit etmek maksadını güttüğü için bu ordu cephesinde büyük başarı beklenmiyordu. 2 nci Ordu’nun kuzey kanadında bulunan 61 nci tümen Kaz Uçuran Tepe’sine yaptığı taarruzda başarılı olmuşsa da karşı taarruza uğrayarak, geri çekilmiştir.

Bugünkü kazanç, 4 ncü kolordunun düşmanın birinci hattını, 23 ncü Tümenin Belen Tepe’yi ele geçirmesinden ve süvari kolordusunun düşman gerisine tesir etmesinden ibarettir. Tınaz Tepe’de büyük bir başarı sağlayan 15 nci Tümen uğradığı karşı taarruz nedeniyle ancak mevziînin bir parçasınında tutunabilmişti. 14 ncü Tümen’de ele geçirdiği Kılıç Arslan mevziîni terk etmişti. Yunan Komutanlığı, yaptığı karşı taarruzlarla uğradığı büyük krizin geçtiğini zannediyordu. Dokuz tümenini trenle Afyon’a nakletmek, Afyon kuzeyindeki tümenlerden taburlar alarak 27 Ağustos 1922 sabahı karşı taarruzlarına devam etmek istiyordu.

General Trikopis’in kuzeyden getirdiği 7 nci tümen, 1 nci tümen komutanı General Frangos’un emrine verilmişti. Bu tümenin bir taburu, süvariye karşı kullanmak, iki taburu Çekil Tepe’ye, bir alayı Kılınç Arslan Beli ve Tınaz Tepe’ye, bir alayı da Boyalı’ya gönderilmek suretiyle parçalanmıştı.

7 nci tümen parçalanmıyarak, süvari kolordusuna karşı bir emniyet kuvveti bırakıldıktan sonra toplu olarak kullanılsaydı, Yunanlılar, Tınaz Tepe’yi ele geçirebileceklerdi. Ancak, Türk Ordusunun ihtiyatında 4 ncü tümenin bulunduğu ve Yunan ihtiyatlarınında uzakta oldukları düşünülürse, Türk taarruzlarını durdurmak olanaksızdı87.

General Trikopis, toplayabildiği kuvvetler ve Döğer’den nakledeceği 9 ncu tümenle Erkmen-Tınaz Tepe istikametinde karşı taarruzu düşünürken, Ordu’dan 2 nci Kolordu’nun (9 ve 13 ncü tümenler ile) Afyon kuzey cephesindeki 5 nci tümen ve Seyitgazi’deki 15 nci tümeni de alarak Bavurdu-Çay istikametinde 2 nci Türk Ordusunun yan ve gerilerine taarruz etmesi, 1 nci kolordunun da Afyon mevziîlerini savunması emredildi.

Taarruza tahsis edilen dört tümenlik kuvvetten bir alay (9 ncu tümenin 26 nci alayı) Trikopis tarafından trenle Afyon’a nakledilmekteydi. 5 nci Tümenden de taburlar alınmıştı. Elde kalan 3,5 tümenlik bir kuvvet, 2 nci Ordunun yan ve gerilerine yapılacak bir taarruz için yeterli değildi.

Yunan Başkomutanlığı, 27 Ağustos gününü kuvvetlerin hazırlanmalarına tahsis ederek 28 Ağustos’ta karşı taarruz yapmak istemiş ise de 2 nci kolordu komutanı Diyenis bu taarruzun ancak 29 Ağustos’ta yapılabileceğini bildirdi. Karşı taarruzun 28 Ağustos günü yapılması, General Trikopis’in Afyon güney mevzilerini muhafaza etmesi şüpheli idi.

Ordu Komutanının emri Trikopis’i hayal kırıklığına uğrattı. O, kuzeyden yapılacak taarruzdan vazgeçilmesinde ısrar ediyor, Ordu Komutanı ise, emrinin yapılmasını istiyordu. Bu anlaşmazlık, Yunan Ordusunu felakete sürüklemekte idi.

Trikopis’in hareketi pasif, Hacı Anesti’nin ki ise aktifti. O,düşman iradesine boyun eğmeyeceğini açıkça bildirmişti. Cephede bulunarak durumu yakından takip edemeyen Hacı Anesti’nin İzmir’den öğlen verdiği emir akşam kolordulara ulaşmış, bu süre içinde önemli değişiklikler olmuştu. Artık ordunun aktif bir harekete takati kalmamıştı. İki başlı bir emir komuta, Yunan kuvvetlerinin zamanında ve yerinde kullanılmasına engel olmuştu. Eskişehir’deki 3 ncü kolordu ile 2 nci kolordunun 2 tümeni kullanılmıştı.

TAARRUZ’UN İKİNCİ GÜNÜ (27 Ağustos 1922)

Bugün, 4 ncü Kolordu Cephesinde Erkmen Tepeleri, 1 nci Kolordu Cephesinde Tınaz Tepe’de şiddetli muharebeler olmuştu88.

Yunanlılar, Erkmen Tepelerinde karşı taarruz için Plastiras komutasında üç alaya yakın kuvvet toplamışlardı. 2 nci kolordu bölgesinden getirilen 26 nci Alay ve Afyon kuzeyindeki 12 nci Tümenden alınan iki taburda bölgede kullanılacaktı.

4 ncü Kolordunun 5 ve 11 nci Tümenleri, hazırlık ateşini müteakip, sabahın erken saatlerinde, düşmandan önce, taarruza geçtiler. 11 nci Tümen, ihtiyattaki 12 nci Tümenden bir alay ile takviye edilmişti. Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Bey, verdiği emirde “Bütün ordunun zaferini temin etmek için 1310 rakımlı Erkmen Tepeleri mutlaka ele geçirilecektir” emrini vermişti.

4 ncü kolordunun iki tümeni karşısında üç alaydan fazla düşman kuvveti vardı. Saat 06.20 de Yarbay Hasbi Bey komutasındaki 34 ncü Piyade Alayı düşman mevziîsine girmişti. Bu Alay, ihtiyattaki 12 nci Tümen’den 11 nci Tümen emrine verilmiş olan alaydı. Bu Alay’ın doğuda Ermenistan harekâtında da yararlılıkları vardı.

Saat 07.00’ye kadar, 5 ve 11 nci Tümenlerin birinci hattaki Alayları da düşman mevziîlerine girdiler. Kolordunun sağındaki 8 nci Tümenin bir alayı da Kurtkayası mevziîni zaptetti. Çekilen düşman dağlık ve sarp arazide mevziîlenmeyi başardı. Topçunun yeniden mevzilenmesi ve karışan birlikleri düzenlemek için taarruz durduruldu.

1 nci Kolordunun 15 nci Tümeni, 2 nci Kolordunun 3 ncü Tümeni ve 23 ncü Tümenin 31 nci Alayı ile takviye edildi. Tınaz Tepe’deki yedi düşman taburuna karşı taarruz icra edildi. Saat 10.00’da Tınaz Tepe ve gerileri tamamen işgal edilerek, düşman Sincanlı Ovası’na atıldı89.

Bugün saat 10.00 a kadar kat’î netice yeri olan 10 Km.lik sahada düşman mevziîleri yarılmıştı. En sağda Afyon’a taarruz eden 8 nci tümen de basanlar elde ettiği gibi Tınaz Tepe’nin solundaki 14 ncü Tümen’de Kılınç Arslan Belindeki başarılarını geliştiriyordu.

En solda Çekil Tepe’ye taarruz eden 57 nci Tümen henüz hedefine ulaşamamıştı. Buna üzülen Tümen Komutanı Reşat Bey intihar etti. Ölümünden biraz sonra saat 13.00’de tümen (Çekil Tepeyi) Çiğil Tepe’yi ele geçirdi. Ne yazıkki Tümen komutanı Reşat Bey bu zaferi göremedi. Bu olaya üzülen Gazi, “Yazık oldu çocuğa” diyecekti90.

2 nci Ordu cephesinde 61 nci Tümen Kazuçuran Tepe’sini, 17 nci Tümen’de Kırantepe-Dedesivrisi mevziîlerini işgal etti.

1 nci Ordunun 4 ncü Kolordusu sarp düşmanı takip ettikten sonra Afyon batısında konaklamış, 8 nci Tümen’de Afyon’u işgal etmişti.

1 nci Kolordunun 23 ve 15 nci tümenleri ile bu kolordunun emrine verilen 3 ncü tümen de Sincanlı Ovası’nda toplanmakta idiler, 14 ncü Tümen dağlardan bu ovaya doğru inmekteydi. 57 nci Tümen de küçük mukavemetleri kırarak ilerliyordu. Ordu’nun en solundaki 6 nci Tümen Albay Nazmi Bey’in komutasında Toklu Sivrisi’ne taarruza devam ediyordu. 5 nci Süvari Kolordusu Komutanı, düşman mevziîlerinin yanldığını öğrenince, İlbulak doğusuna doğru geniş bir çevirme harekâtı yapmaya karar verdi. İlk hedef olarak Akçaşehir Bakırcık platosunu tutacaktı91.

27 Ağustos Günü Yunan Hareketleri:

27 Ağustos’da başlayan şiddetli taarruzlar karşısında General Tirkopis durumun ağırlığını Başkomutan’a bildirerek, ihtiyattaki 2 nci kolordudan takviye istedi. 4 ncü Yunan tümeninin Erkmen Tepe’de bulunan sağkanadı tamamıyla çöktükten sonra, saat 11oo’de çekilmeye karar verdi. Halbuki geri çekilme emrini beklemeden 1 ve 7 nci tümenler çekilmeye başlamışlardı ki, bundan sonra Trikopis bu tümenlerle irtibat kuramamıştır92.

Trikopis geniş ölçüde çekilmek istiyordu. Böyle bir hareket Yunan ordusunu imhadan kurtarabilirdi. Fakat 2 nci Kolordu Komutanı kuzeyden taarruz etmek emrini almıştı. Başkomutan da bu taarruzun yapılmasında ısrar ediyordu. Bu durumda Sincanlı Ovası’nın kuzeyinde ve batısındaki sırtlarda tutunmak gerekiyordu. Bu amaçla, Köprülü güneyi-Bal Mahmut-Düz Ağaç hattını tutmaya karar verdi.

Trikopis kuvvetlerini yeni mevziîde toplamaya çalışırken, Ordu’dan karşı taarruz emrini aldı. Saat 15.00’de yazılıp 20.000’de gelen emirde kaybedilen mevziîlerin ele geçirilmesi, Çobanlar istikametinde taarruz edilmesi isteniyordu. Eskişehir’deki 3 ncü kolordu cephesinde dört tabur bırakacak, 2 nci kolordunun doğusundan Bavurdu istikametinde ilerliyecekti. Karşı taarruz görevi alan 2 nci kolordu Komutanı karşı taarruz emrinin uygulanmasının mümkün olmadığını, akşama doğru çekileceğini bildiriyordu. Daha sonra gelen emirden Başkomutanında karşı taarruzdan vazgeçtiği anlaşıldı. Böylece taarruzun ilk gününden beri ilk defa Yunan Komutanları arasında görüş birliği sağlandı. Başkomutan verdiği emirde, İzmir istikametinde adım adım savunma yapılmasını istiyordu. Eskişehir’deki kolordu, 15 nci tümenini Trikopis’in emrine gönderecek ve diğer kuvvetleriyle Bursa istikametinde çekilecekti93.

Komutanlarda Görüş Ayrılıkları:

Yunan komutanları, gün boyu süren anlaşmazlıkları sonunda, İzmir istikametinde çekilmek konusunda birleşmişlerdi.

Türk Ordu komutanları arasında da görüş ayrılıkları başlamıştı. Cephe yarıldıktan sonra 1 nci Ordu Komutanı, düşmanın yakın bir hatta toplanmasını önlemek için kuzeye doğru takibe karar verdi.

2 nci Ordu Komutanı Yunan Ordusunun büyük ölçüde bir çekilme yaptığına inanmıyordu. Eskişehir doğusundaki 3 ncü Yunan Kolordusunun 2 nci Ordu gerisini tehdit eden durumda olması, Ordu Komutanını ihtiyatlı davranmaya sevk ediyordu.

Batı Cephesi Komutanı, düşmanın İzmir ve Kütahya istikametinde çekilmesine mani olmak amacıyla, 2 nci Ordu ile Kütahya, 1 nci Orduyla da Dumlupınar istikametini kapatarak, düşmanı çember içine almaya karar verdi. Bu amaçla hazırlanan emir Başkomutan’a arz edildi ve onayı alındı.

Bu emrin tatbik edilebilmesi için, her iki Ordu birliklerinin yanlara doğru kaydırılması gerekiyordu, ancak, 1 nci Ordu Komutanı saat 15.20’de Emirlerini yazarak birliklere göndermişti. Bu birlikler kuzeye doğru harekete geçtikten sonra bunların batıya doğru kaydırılmaları çok zor olacaktı.

2 nci Ordunun süratle hareket etmesini sağlamak için Batı Cephesinin emirleri doğrudan kolordulara verildi.

Batı Cephesi’nin Emri 1 nci Orduya geldiği zaman, birliklerin bir kısmı harekete geçmişti. Bu emrin birliklere ulaştırılması da zaman alıyordu. Eğer Batı Cephesi’nin emri 1 nci Ordu Birlikleri harekete geçmeden gelseydi. Yedi Yunan tümeni çembere alınmış olacaktı94.

TAARRUZ’UN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ (28 Ağustos 1922)

2 nci Ordu düşman mevziîlerine girmişti. Ancak, düşmanın gece batıya çekildiğini kestirememişti. 1 nci Ordunun yeni emri gereği, 4 ncü Kolordu Aiyon-Boyalı, 1 nci Kolordu Köprülü güneyi-Kırka, 23 ncü tümen Köprülü güneyinde 3 ncü tümen Bal Mahmut, 14 ncü tümende Ayvalı yakınlarına kadar sokulmuşlardıki, Trikopis’in verdiği emre göre, bu mevzilerin Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmesi gerekirdi. Süvari kolordusu da düşman deresinde Düz Ağaç-Eğret istikametinde yürüyordu95.

28 nci tümen 28 Ağustos sabahı, Köprülü güneyinde 4 ncü Yunan tümeni ile bir tesadüf muharebesi yaptı. Yunan tümeni, emniyet tertibi almadığı için baskına uğradı ve ağır zayiat verdi.

2 nci Süvari Tümen Komutanı Yarbay Zeki Bey (Tümgeneral Zeki Soydemir) iki süvari alayı ile, Eğrette geceyi geçiren 9 ncu Yunan tümenine yaptığı baskın bir cüret ve cesaret örneğidir. 2 nci Yunan Kolordu Komutanı Diyenis’de Eğret’te bulunuyordu. 9 ncu tümen hiç muharebeye girmediği için ve dolgun mevcutlu, olduğundan, 2 nci süvari tümeni mümkün olan tesiri yaptıktan sonra Ulucak’a doğru çekilmiştir.

2 nci Ordu; mürettep süvari tümeni ile, Diğer güneyi, 61 nci tümenle ihsaniye batısına, 4 ncü kolorduyla Gazlı Göl bölgesine vardılar. Düşman mukavemeti olmadığı halde birlikler 15-20 Km. yürüyüş yapımış-lardı. 10 Km. daha yürüselerdi Resul Baba Dağ kuzeyindeki düşmanla temas edeceklerdi. Böylece, 29 Ağustos sabahı, doğudan 2 nci Ordu, güneyden 1 nci Ordu tarafından kuşatılmış olacaktı. Batıda süvari baskınında böyle bir durumda yapılması, 29 Ağustos günü kat’î neticenin alınmasını sağlayacaktı.

2 nci Ordunun yavaş hareketi, ihtiyattaki 2 nci kolordunun kısa yoldan Sincanlı Ovası’na yürütülmeyerek, Afyon’a getirilmesi ve Batı Cephesi Emrinin geç alınması, düşmana çekilme fırsatı vermiştir96.

2 nci kolordu Afyon’dan Resul Baba Dağı güney batısına, Afyon kuzey batısındaki 4 ncü kolordu Çat kuyu - Akşehir hattına, 1 nci kolordu Düzağaç - Tazılar bölgesine ilerlediler. Kolordular akşama kadarhedefleri-ne vardılar. Süvari kolordusu, Eğret baskınından sonra, Altıntaş güneyinde toplandı.

General Trikopis Sincanlı Ovası’nın kuzeyindeki sırtları General Frangos’un emrindeki 1 ve 7 nci tümenlerle tutarak, bunun himayesinde diğer tümenlerini İlbulak Dağı üzerinden Dumlupınar’a doğru çekmek istiyordu. Bunun yapılabilmesi için General Frangos’un 28 Ağustos günü emredilen mevziîde savunmaya devam etmesi, diğer beş Yunan tümeninin de büyük molalar dışında gece gündüz yürümesi gerekiyordu.

Birlikler panik içinde çekildikleri ve süvari kolordusunun baskısı altında olduklarından, emredilen mevziî de savunmaya devam etmesi, diğer beş Yunan tümeninin de büyük molalar dışında gece gündüz yürümesi gerekiyordu.

Birlikler panik içinde çekildikleri ve süvari kolordusunun baskısı altında olduklarından, emredilen mevziîde savunmaya devam etmesi, diğer beş tümenin Köprülü baskını cephede büyük bir gedik açmış, Bal Mahmut ve Ayvalı güneyinde bulunan Plastiras ve Lufas müfrezeleri batıya çekilmişlerdir. Süvari akınları nedeniyle, bu düzensiz çekilmeler, 1 ve 7 nci tümenlere de sirayet etmiş, bu durum karşısında, General Frangos, saat 15.00’de Dumlupınar mevziîne çekilmeye karar vermiştir. Bu kararın tatbiki kolay değildi. Ancak talih generale yardım etti. Süvari Kolordusu daha geniş bir kuşatma için yanlız 1 nci tümeni bırakarak diğer iki tümeni ile gece kuzeye doğru hareket etti. Bu hareket duruma ve Ordunun maksadına uygundu. Eğer, 1 nci Kolordu, ilk emre göre önce kuzeye doğru yürüyerek vakit kaybetmeseydi, kestirme yoldan Dumlu istikametinde giderek, Frangos Grubunun geri çekilme yolunu kesecekti.

General Frangos, süvari kolordusunun açık bıraktığı sahadan Dumlupınar istikametinde çekilmeyi başardı. Kendisine diğer tümenlerden yedi-sekiz tabur katıldı. Böylece üç tümene yakın bir kuvvet kurtulmuş oldu. Bunlar, Dumlupınar güneyindeki iki Yunan tümeni ile de birleşeceklerdi.

General Frangos’un Dumlupınar mevziîsine çekilmesi, İzmir istikametini kapatmak açısından yararlı olmuştu. Ancak, İlbulak Dağı’ndaki General Trikopis Grubunun güney kanadı açık kalmıştı. Bununla beraber 2 nci Ordunun yavaş hareketi ve 1 nci Ordunun da cephe değiştirmesi, ona Dumlupınar’a kadar çekilme fırsatı vermişti. Onun İlbulak bölgesinde gecelemiyerek 10 Km.lik fazla bir yürüyüş yapması, kendisini selamete götürebilirdi.

Yunan yazarları, Trikopis Grubunun batı yürüyüşüne, yerinde saymak diyorlar. Biz de onun Eğret-Ulucak-Çatkuyu bölgesinde gecelemesine gaflet uykusu diyeceğiz97. Trikopis raporunda gece yürüyüşleri için klavuz bulamadığını ve gece yürüyüşlerinde birliklerin birbirlerine karışmalarından çekindiğini yazmakta ise de, bu ciddi bir mazeret olamaz. Ancak, Trikopis, General Frangos’tan kendi güney kanadını koruyacağını ümit etmiş olabilir. General Frangos’un da birden bire Dumlupınar’a çekilmeyerek, bunu yapması gerekirdi.

TAARRUZ’UN DÖRDÜNCÜ GÜNÜ (29 Ağustos 1922)

28-29 Ağustos gecesini beş tümenle Eğret-Çat-Ulucak bölgesinde geçiren General Trikopis, tümenleri saat 02.00-04.00 arasında yürüyüşe geçirerek, Dumlupınar mevziîni tutmak istiyordu. Ancak, verilen hareket saatleri geç idi. Trikopis’in en uzaktaki 13 ncü tümeni Dumlupınar’a 35 Km., en-yakındaki tümeni olan 9 ncu tümeni ise 25 Km.mesafede idi. Hareketin tanziminde Türk taarruzları, arazinin dağlık ve yolların bozuk olması da dikkate alınmalıydı. Kuzeyde Beşkarış Höyük’te bulunan Türk Süvarisi ile, güneyde Küçükköyde bulunan Türk Kuvvetleri arasında 15 Km.lik bir boşluk vardı ki, beş Yunan tümeni bu aralıktan geçecekti98.

Yunan Ordusu güç durumdaydı. Ancak, şans onlara yardım ediyordu. Beşkarış Höyük-Kürtköy bölgesindeki süvari kolordusu çok yorgundu. 4 ncü kolordunun durumu siklet merkezi ile düşmanın geri çekilme hattını kesmeye elverişli değildi. Trikopis, 4 ncü kolorduya karşı iki tümenle yanları koruyarak, diğer üç tümenini Aslıhanlar bölgesine geçirebilirdi.

Trikopis böyle yapmadı. Yürüyüş kollarını batıya doğru yürüteceğine, onlara güney batıya doğru istikametler verdi ki, bunlardan bir kısmı, Türk kuvvetlerinin içinden geçecekti.

2 nci Türk Ordusu, Trikopis’in kuzeyine Altıntaş-Beşkarış hattına ilerliyordu. Bugün Ordu 30 Km. yürüyüş yaptığı halde, düşmanla temas sağlanamadı. Eskişehir’deki 3 ncü Yunan Kolordusuda Bursa istikametinde çekiliyordu98a. 1 nci Ordu; 4 ncü kolordusu ile, General Trikopis Grubunun geri çekilme hattını kesecek şekilde taarruz etmeye, 1 nci kolordusu ile Dumlupınar mevziîndeki General Frangos Grubunun Uşak istikametinde geri atmaya karar verdi. İhtiyattaki 2 nci kolordu, Balmahmut-Düzağaz istikametinde ilerleyecekti.

4 ncü kolordu, batıya doğru yanaşarak kendi solunda bir siklet merkezi yapacak yerde, bir tesadüf muharebesine tutuşarak, siklet merkezini solda değil, sağda kurdu. Durum gelişip, düşmanın batıya doğru çekilmek istediği anlaşıldığında zaman geçmişti.

1 nci kolordunun 14 ve 57 nci tümenleri Dumlupınar’a yaklaşırken, güneydeki Toklu Sivrisi’ne taarruz eden 6 nci tümen, buradaki 38 nci Yunan Alayının geri çekilmesini sağladı. Hasıl olan tehlikeli durum karşısında General Frangos saat 16.00 da gerideki Kaplanğı mevziîne çekilmeye karar verdi. Plastiras Arpagediği mevziîni muhafaza ediyordu”.

BAŞKOMUTAN MUHAREBESİ (30 Ağustos 1922)

20-30 Ağustos gecesi sabaha karşı Batı Cephesi Harekât Şube Müdürü Tefîk Bey, o saate kadar gelen raporları harita üzerine işaretleyip, Cephe Komutanı İsmet Paşa’ya gösterdi. O da derhal Tefık Bey’i Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdi. Harita’dan durumu tetkik eden Gazi, Düşmanın, kuşatılmış olduğunu gördü. Derhal Fevzi ve İsmat Paşaları çağırttı. Durum tekrar incelendi ve saat 06.30’da yeni emir yazıldı. Ancak durum okadar mühim, o kadar sürat ve şiddete ihtiyaç gösteriyorduki, bu durumu yazılı emirle yürütmek mümkün değildi. Onun için, Gazi Fevzi Paşa’yı Altıntaş güneyinden hareket eden 2 nci Ordu ile bunun batısında bulunan süvari kolordusuna giderek, konuşulduğu gibi harekatı düzenlemesini söyledi. Kendisi 1 nci Ordu karargahına gitti. İsmet Paşa’da karargahta kaldı 10°.

29 Ağustos günü İlbulak Dağından Dumlupınar istikametinde yürüyen Trikopis kuvvetleri (Beş Tümen) güneyden 4 ncü kolordunun taarruzuna uğrayarak akşama kadar muharebe etmeye mecbur olmuştu. Akşam muharebeyi keserek Dumlupınar istikametinde çekilecekti. Ancak 23 ncü tümen tarafından Dumlupınara giden geri çekilme yolu kesilmiş, Dumlupınar mevziîni tutan General Frangos Grubuda 1 nci kolordu karşısında 10 Km. geriye çekilmişti. General Trikopis Grubu, Kızıltaş Vadisinden Gediz istikametinde çekilebilirdi. Ancak, bu dağyolu motorlu ve tekerlekli araçların geçmesine uygun değildi. Yürüyüş tertibinin alınması için uzun bir zamana ihtiyaç vardı. Ayrıca, süvari kolordusuda bu dağyolunu geride kesecek durumdaydı.

Batı Cephesi Komutanlığı, 2 nci Ordunun, 6 nci kolordusu ve 61 nci tümeni ile kuzeyden, 1 nci Ordunun takviyeli 4 ncü kolordusu ile güneyden, General Trikopis Grubunu kuşatmak istiyordu. Süvari kolordusu da Kızıltaş vadisini kapatacaktı.

Düşmanın imhasını amaçlayan planın tatbikine ancak öğleden sonra başlanabilmişti. Çünkü, 2 nci Ordu birlikleri 20 Km. uzakta idiler ve 4 ncü kolordunun 12 ve 3 ncü tümenleri, gece yansına kadar muharebe etmişti, yorgundu. Birlikler birbirlerine karışmıştı. Bunların yeniden tertip ve tanzimi için zamana ihtiyaç vardı. Bundan başka, 4 ncü kolordunun karşısındaki düşman, 29-30 Ağustos gecesi batıya çekilmiş olduğundun kolordu ancak 30 Ağustos saat 12.00 den sonra taarruz edebilirdi.

Bugün 2 nci Ordu birlikleri 20 Km. yürüyüşten sonra saat i4.oo’de muharebe meydanına yetiştiler. 6 nci kolordunun 17 nci tümeni ihtiyatta bırakıldı. Bu tertip, batıdan düşmanı kuşatmaya elverişli değildi. Batı’daki 61’nci tümene daha dar cephe vermek ve ihtiyatı da bunun gerisinde bulundurmak gerekirdi. Sonuçta düşmanı batıdan kuşatmak görevi İşören üzerinden ilerleyen iki süvari bölüğüne kalmıştı ki, bu zayıf kuvvet düşmanın gece çekilmesine mani olamazdı.

1 nci Ordu, Aslıhanlar’daki 23 ncü tümenide emrine vererek beş tümenli yaptığı 4 ncü kolorduya, Trikopis’i batıdan kuşatacak tarzda taarruz vazifesini vermişti. 4 ncü kolordu Çalköyden Karaağâç’a kadar 10 Km.lik bir sahadan taarruz edecekti. Düşmanı batıdan kuşatmak ve onun çekilmesine mani olmak için kuvvet çoğunluğunun sol kanatta(batıda) olması gerekirken, böyle bir siklet merkezi yapılmayarak, tümenlere 2-2,5 Km.lik cepheler verildi. İhtiyat merkezi bir vaziyette tutuldu101.

Muharebe saat I4.oo’de başladığı halde, 3 ve 5 nci tümenlerin hedeflerine uzak olmaları, taarruzlarını geceye bıraktı. 11 nci tümen, güneş batmadan evvel Çal Köy’ü ele geçirdi. 16 ve 5 nci tümenler, düşmanı cepheden sıkıştırıyorlardı. 5 nci tümen, saat 19,30’da Küçük Adatepe’yi elegeçirdi. Bu tazyikler karşısında düşman, yığın halinde Büyük Adatepe’ye doğru kaçıyordu. Bu yığınları, kuzeyden 61, güneyden 3 ncü tümen kavrayacaktı. Bu iki tümen arasındaki 1 Km.lik açıklık kapatılamadığı için Trikopis 8.000 kişiye yakın bir kuvvetle firar etmeyi başardı.

Bugün öğleye kadar karşı karşıya bulunan iki tarafın yetkili Komutanları 23 ncü tümen komutanı Halis Bey ile Yunan Ordu komutanı Trikopistir. önce Trikopis’in hatıralarına sonra Ömer Halis Bey’in kurmayı olan General Fahri Belen’in hatıralarına bakalım.

Trikopis’e Göre 30 Ağustos Muharebesi:

“30 Ağustos sabahı Adatepede’ki toplanma bölgesi, Aslıhanlar güneyi istikametinden etkili olmayan topçu ateşine maruzdu. Bu nedenle, toplanma bölgesinin emniyetini sağlamak amacıyla birkaç bataryanın mevziîlenmesini, güney ve doğu istikametlerine ateş açmasını ve 13 ncü tümenden, doğudaki tepenin cephe, doğu ve güney olmak üzere işgal edilmesini istedim. Topçular, düşmanın muhtemel mevziîne ve Aslıhanlar’dan gelen süvari müfrezesine (23 ncü tümenin süvari bölüğü) birkaç mermi attılar ve bunları dağıttılar!102.

Trikopis yazısına şöyle devam ediyor:

“Erzak bitmiş bulunuyor, bilhassa piyade cephane noksanı hissediliyordu. 9 ncu tümen de cephane tamamen bittiğinden diğer tümenlerden ikmal edildi. Hiçbir tümen ve kolordunun telsizi çalışmıyordu. Bir taraftan bana verilen İzmir’e kadar, araziyi adım adım savunmak görevinin yapılması, diğer taraftan bizden ayrılan 1 ve 7 nci tümenlerin (Frangos Grubu) Dumlupınar sırtlarında olduğunu düşünerek sağ kanadımla mümkün olursa bu tümenlerle irtibat tesisi, eğer bu tümenler Dumlıpınar’da bulunuyorsa, onlarla işbirliği yapmak maksadıyla Çalköyü’nün güney ve doğusundaki sırtları tutmaya karar verdim”

“Yürüyüş başlayınca kuzeyden ve doğudan düşman ateşi (11 ve 16 ncı tümenler olacak) başladı ve düşmanın ilk piyade kolları görüldü. Bu durum üzerine muharebeyi kabule mecbur oldum.”

“Muharebe pek şiddetli başladı. Uzun yürüyüş derinliğindeki ordu ve kolordu bağlı birliklerinde düşman topçusu müthiş tahribat yapıyordu. İhtiyat tamamıyla eridiğinden, muhtelif birliklerden ve ağırlıklardan bir ihtiyat teşkil ettim. Güneyden, kuzeyden ve batı istikametlerinden bizi kuşatmak üzere düşman kollarının ilerlediğini görünce, elde piyade olmadığından, derhal bulunduğum mevkinin batısında direkt destek dağ topçusunun mevziîye girmesini ve düşmanı ateş ile püskürtmesini emrettim.”

“Saat 17.00 ye doğru Plastiras’ın Dumlupınar’da bulunduğuna dair rapor geldi. Banaz istikametinde birliklerimi şevke karar verdim. Plastiras müfrezesinin Hasan Dede Tepe’sinde bulunmasından yararlanarak, iyi durumda olmaları gereken 1 ve 7 nci tümenlerle irtibat sağlar, birliklerin cephane ve erzak noksanlarını da ikmal edebilirdim. Ancak, muharebenin ceryanı esnasında düşman güneyden kuşatarak, bizi Bağnaz’a götürecek istikamet üzerinde ilerliyor ve geriçekilme hattımızı kesmesi mümkün görünüyordu.” Trikopis, Bağnaz istikametinde çekilme emri verdikten sonra, saat 18.00’de Yunan birliklerinde panik çıktı. Yunan topçusu tamamen sustuğu gibi, Türk topçusuda ağır zayiat verdirmeye başladı. Panik bütün birliklere sirayet ederek, derin vadi içinde büyük karışıklık çıktı. Firarileri toplamak için sarf edilen gayretler neticesiz kalıyordu. Morali yükseltmek için sancağın açılmasıda yarar sağlamadı. Topçu erleri koşum hayvanlarına binerek firar ediyorlardı. Saat 20.30’da kolordu karagahı da batıya doğru kaçan firariler arasına katılmıştı103.

Trikopis bugün de gereksiz duraklamalar nedeniyle felaketini hazırlamıştır. 30 Ağustos sabahı adatepelere gelen ilk kuvvetiyle Kızıltaş boğazını tutmalıydı. Kızıltaş Boğazı tutulduktan sonra, burada savunmak veya çekilmek Frangos Grubu’nun durumuna bağlıydı. Bu durumda ağır topçu ve motorlu araçları feda etmeleri, Kızıltaş Vadisi’ni daha geride kapatan Türk süvarileri ile muharebe etmek zorunluluğu vardı. Kütahya’dan Gediz’e girmekte olan 15 nci Yunan tümeninden bu konuda yardım sağlanabilirdi.

Bütün bu işlerin yapılması için erken karar vermek ve hiç zaman kaybetmemek gerektiği halde, Trikopis’in sık sık karar değiştirdiğini ve bir kararı tatbik edilirken diğer kararın onu bozduğunu görmekteyiz.

Yunan komutanlarının raporlarında kuvvetlerinin az olduğunu bildirerek kendilerini mazur göstermek ve hataları astlarına ve erlere yüklemek meyli görülmektedir. Hemen ifade edelimki, Yunan askerleri, fena sevk ve idare içinde kendilerine düşen görevleri yapmışlardır.

Başkomutan Muharebesi saat 14.00 de başladı. 23 ncü tümen Aslıhanlar bölgesinde taarruza başladığı ve güneş batmasıda yaklaştığı bir sırada, uzun bir yürüyüş kolu göründü. Bu, Albay Kazım Bey (Orgeneral Kazım Orbay) komutasındaki 3 ncü tümen idi. Kolordunun emrine göre 3 ncü tümen, şu anda 23 ncü tümenin taarruz ettiği Adatepe’ye taarruz edecekti. 23 ncü tümen, Arpagediği üzerinden Kızıltaş Vadisi’nde düşman geri çekilme hattını kesme görevini almıştı. İki tümen komutanı (3 ve 23 ncü) kısa bir görüşmeden ve durum muhakemesinden sonra, vazifelerini değiştirmeye karar verdiler104.

Başkomutan muharebesinde, gecikmeler ve taktik hatalar nedeniyle gündüz 5 nci Yunan tümeninin bir kısmı ile, 9 ncu tümen komutanı Albay Gordikos müfrezesi, gece de Trikopis komutasında 7-8 bin kişilik bir kuvvet çekilmeyi başardı. Trikopis ile çekilen kuvvetlerden bir kısmı (4 ncü tümen komutanı Dimaras, 12 nci tümen komutanı Kalidopulos komutasında 2.000 kişiye yakın bir kuvvet) 1 Eylül’de ve Trikopis’in yanında kalan 5-6 bin kişilik kuvvetde 2 Eylül de ele geçirilmişlerdir. Bu başarıda, süvari kolordusunun kuşatıcı bir tarzda kullanılmasının ve 1 nci kolordunun süratle Uşak istikametinde ilerlemesinin tesiri vardır105.

Dağlara çekilmeye mecbur edilen düşman, bütün motorlu ve tekerlekli araçlarını, cephane ve malzemenin çoğunu muharebe meydanında terk etmişti. Yunan kaynaklarına göre, 1oo’den fazla top, 250 motorlu araç bırakılmıştır.

Başkomutan muharebesini yanlız Adatepe’de ceryan eden hareketlerden ibaret sayanlar için, alınan netice pek parlak değildir. Ancak muharebeyi yanlız Adatepe’deki taktik hareketlerle değil, kuvvetleri kat’î netice yerinde toplayan, süvarileri gerilerde saldıran parlak bir stratejik harekât olarak kabul etmek gerekir. Gazi’nin dediği gibi bu, bir “Rum Sındığı” dır.
           DEVAMI>>>
Anteplice Dil Dersleri
 
=> Fıkralar

=> Anteplice Sözlük

=> Anteplice Beddualar

=> Anteplice Atasözleri Deyimler

=> Antep Tekerlemeleri

=> Gaziantep Manileri

=> Antepoloji Bölümü

=> Antepliyik Demek için

=> Gaziantep Ninnileri
 
 

=> Anteplice Karikatür

=> Anteplice vido

=> Anteplice Dualar

=> Örnek konuşma

=> Anteplice Yeminler

=> Şiirler

=> Gaziantep ağzından derlemeler

=> Gaziantep'li olmak

=> ALLEBENDEN ANILAR
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol