Antepli Şahin Bey Kimdir
        
 
 





           
           
       
ANTEPLİ ŞAHİN BEY
Anadolu coğrafyasının bağrından çıkardığı yiğit evlâtlardan biri de ''Ayıntablı Şahin Bey''dir. Antepli Şahin, kahramanlar diyarı Anadolu-İslâm karakolunun, hamiyetperver ve vefakâr bekçilerindendir. Sanki o, gidip de geri dönmeyen şanlı Osmanlı akıncılarının son temsilcilerindendir.



 Cennet yurdumuza ''ebediyet mayası'' çalıp Müslüman Türk'e ''ebedi vatan'' kılarak; onun bize aidiyetini, bugüne uzanan çizgide damgalayan, şüheda kafilesinin kutlu bir neferidir. Şahin Bey, Millî Mücadele henüz başlamadan önce Antep'te verdiği destansı direnişle, vatan sevgisinin kendisinde tam manasıyla temerküz ettiği bir simge olmuştur. Vatanı, mel'un düşman çizmelerine çiğnetmemek için göğsünü siper etmiş ve kendini hiç çekinmeden, severek vatanına feda etmiştir. Şahsın da, vatan için ölmenin ne kadar güzel ve yüksek bir duygu olduğunu temsil ve tescil etmiştir. Çanakkale'yi geçilmez ilân eden ruh ve şuur neyse; Şahin Bey'i kahraman yapan; onunla donanıp bedeniyle vatanını geçilmez kılan da aynıdır.
           

 

   

Askerlik hayatı ve kahramanlığa hazırlık
Asıl adı Mehmed Sait'tir. 1890'da Anteb'de fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve 4 yaşında öksüz kalmıştır. '' Şahin Bey'' ismi; din ve vatan yolunda gösterdiği efsanevî kahramanlıktan ve insan üstü gayretten ötürü kendisine güzel bir lâkap olarak yakıştırılmıştır. Şahin Bey; 1899'da Yemen'de başlayan askerlik hayatında arka arkaya, Trablusgarb, Balkan ve l. Cihan Harplerini görmüş ve Anteb'deki müdafaa şaheserinin provasını bir bakıma buralarda yapmıştı. En son 1917 Ekiminde, Sina Cephesinde teğmenliğe yükselmişti ve bunun serencamı da, daha sonra hak edeceği kahramanlık sıfatına yaraşır keyfiyetteydi. Bağlı olduğu alay, Araplar tarafından sarılıp komutan da şehit olunca, teslim olmak isteyenler çıkmıştı. Fakat Şahin Bey, teslim taraftarlarını hapsetmişti. Kendisi de, alayın geri kalanını gece karanlığından faydalanarak, çok sarp ve çetin bir geçitten geçirmek suretiyle kurtarmayı başarmıştı. İşte bu hizmet ve kahramanlığı, onu başçavuşluktan teğmenliğe getirmişti. Daha sonra, Umumı Harbin bitimine yakın, Mısır'da İngilizlere esir düşmüş; ancak Mütarekenin imzalanmasıyla birlikte serbest kalıp, önce İstanbul'a sonra da memleketine dönmüş ve hemen Kuvâ-yı Milli- ye Hareketi'ne katılarak Kilis yolunun Ulumasere Köyü civarının reisliğini üstlenmişti. Antep müdafaası öncesinde gösterdiği eşsiz kahramanlığa da burası sahne olacaktı.

Antep cephesinde cihat çağrısı

 

Burada fevkalâde ibretamiz olan durum ise, uzun harp yılları boyunca hasretini çektiği eşi ve yavrusu ile yalnızca bir ya da iki gün beraberkalması ve ertesi gün hiç durmadan yeni vazifesinin başına dönmesiydi. Kısa müddet içinde, civar köylerden yaklaşık 200 civarında gönüllü yiğitten oluşan bir kuvvet tedarik etmekte gecikmemişti. Çeteler, akın akın Şahin Bey'in karargahına gelip emir altında ölünceye kadar savaşacaklarına dair söz veriyorlardı. Bunda, Şahin Bey'in, bütün köylere dağıttığı; şahdamarlarına hitap edip ruhlarını ateşleyici şu beyan- name, çok muazzam bir tesir icra etmişti: ''Namusunu, iffetini ve dinini sevmeyen varsa; karılar gibi evde yatsın!'' Daha da yetinmeyip köyleri tek tek dolaşan Şahin Bey, onlara; yabancıların ve Ermenilerin zulüm ve tazyiki, tarih boyunca hür ve efendi olarak yaşayan soyumuzun fıtrı kahramanlığı, esaret ve boyunduruğa karşı direnme lüzumu ve millî haysiyet, şeref ve vatan müdafaasının kutsallığı, minvalinde telkin ve tembihlerde bulunuyordu.

 



Fransızlara meydan okuması
 

21 Şubatta, Fransız komutana yazdığı mektupta, bu tavır ve hissiyatını, büyük bir cesaret ve  kararlılıkla  ortaya  koyup,  meydan  okumaktan  da  geri  kalmamıştı:  ''Antep-Kilis  yolunda asayiş temin edilmiştir. Fransızlardan gayrı her- kes, mesuliyetim altında tehlikesiz seyahat ede- bilir.'' Gerçekten de Şahin Bey, pek çok defa Fransız kuvvetlerini pusuya düşürmüş ve fazlaca zayiat  verdirerek  Anteb'e  geçmelerine  müsaade etmemişti.   Şahin   Bey'in   kahramanlıkları   Anteb'de duyuldukça, halkın maneviyat ve morali hat safhaya ulaşıyor ve her geçen gün Kuvâ-yı Milliye'ye olan inanç ve güvenin daha da artmasına  sebebiyet  veriyordu. Şahin  Bey'le  baş edemeyen  Fransız  garnizon  komutanı,  21 Şubatta  Antep  Mutasarrışığına  bir  mektup  gön- dererek,  ona  ait  kuvvetlerin  yoldan  çekilmesi şartıyla   anlaşma   teklifinde   bulunmuştu.   Aynı gün Şahin Bey de, Fransız komutana, milletimizin  hürriyet  ve  bağımsızlık  duygularına  tercüman  olan  şu  sözlerle  adeta  haykıracaktı:  ''Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresin- de bir damla Türk kanı karı şıktır. Her bucağın- da bir atanın mezarı vardır. Adı belli olmayan zamanlardan beri, Türkler bu topraklarda yaşamaktadır.  Türk  bu  topraklara,  bu  topraklarda Türk'e  ısındı,  kaynadı.  Sade  siz  değil;  bütün dünya bir araya gelse, bizi bu topraklardan ayıramaz. Sonra, sen hiç ömründe 'Türk esir yaşayamaz' diye duymadın mı? Namus ve hürriyet için ölüme atılmak ise bize, Ağustos ayı sıcağın- da soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Sizler canı kıymetli insanlarsınız. Çatmayınız bize. Bir an evvel  topraklarımızdan  savuşup  gidiniz.  Yoksa kıyarız canınıza!'' Ancak Fransızların laftan anla- maya ve durmaya pek niyetleri yoktu. Nihayet, 24   Martta   altı   bin   kişilik   tam   donanımlı   bir Fransız takviye kolu, Anteb'e vasıl olmak üzere yola  çıkacaktı.  Yol  boyundaki  Kuvâ-yı  Milliye birlikleriyle   çok   kanlı   çatışmalar   yaşanmıştı. Fransızlar, birliklerimizi top ateşi ve makineli tüfek yağmuruna tuttuklarından dolayı, fazla bir varlık gösterememiştik.

 

Destansı gayretleri ve son taarruz

Savaşın   üçüncü   gününde Şahin   Bey,   hiç uyumamıştı.   Oradan   oraya   koşarak,   kumandanlara yeminler ettiriyor ve vatan için ölmek zamanının geldiğini hatırlatarak; azim, irade ve mukavemetlerini kamçılamaya ve bilemeye çalışıyordu. Onunki, bir tür son dakika çırpınmalarından   ibaretti.   Son   gece   mehtap   altında, millî  kuvvetlerin  reis  ve  efradını  davet  ederek; ölünceye  kadar  bu  son  müdafaa  hattında  tutunmaları  için  yemin  ettirmiş  ve  onlara  şöyle seslenmişti: ''Allah'ın yanına açık alınla gitmeliyiz.  O'nun  dinini,  O'nun  bayrağını  çiğnetmemeliyiz! Kanımız bu toprakları sulayacak! Kimse bir adım geri çekilmeyecek! Gelin yemin edelim!'' Askerlerini ise, şu canhıraş yakarışlarla yüreklendirmeye ve cesaretlerini ihtizaza getirmeye  çabalıyordu:  ''Haydi  aslanlarım,  yiğitlerim! Düşman çok olsa da bir şey yapamaz. Biz kendi vatanımızı koruyoruz! Allah bizimledir; korkmayın!'' 

 26  Mart  sabahı  Fransız  kuvvetleri  bir defa  daha  taarruza  geçecekti.  Kuvâ-yı  Milliye birliklerini  bir  bir  eriten  Fransızlar,  son  olarak Şahin Bey'in kuvvetlerine yüklenmiş ve en ağır top   ve   makineli   tüfeklerle   saldırmışlardı.   Bu amansız taarruza; kan kusturan bu cehennem ateşine  sadece  tüfekle  mukabelede  bulunmanın  hiçbir  mana  ifade  etmeyeceğinin;  bunun ölümle eşdeğer olduğunun farkında olan Şahin Bey'in  kuvvetleri,  daha  fazla  dayanamamış  ve geri çekilmeye başlamıştı.

 

 Kahramanca şehadeti ve efsaneleşmesi

Yanında  bulunan  arkadaşları  çekilmek  için yalvarmalarına rağmen Şahin Bey, yerinde sanki çakılıkalmış ve siperi terk etmemişti. Dönmesi  için  ısrar  edenlere;  devleşen  bedeniyle  yeni bir  istiklâl  meş'alesi  yakma  ahdini  tazeleyerek cevap vermişti. Adeta, vatan aşkıyla dolu yüreği  şaha kalkmış; sanki tek başına vatan olmuş ve Yavuz Bülent Bakiler'in ifadesiyle; ''yumruklarım memleket kadar büyük'' dercesine kükremişti: ''Sizler hiç merak etmeyin! Düşman arabaları benim cesedimi çiğnemeden, benim vatanım  Anteb'e  giremez;  sizler  müsterih  olun!'' Tek  başına  elinde  silahıyla  Fransızlara  ate ş  et- meye   devam   ediyordu.   Şahin   Bey,   kendisini kaybetmiş gibiydi. Son savunma hattı olan Elmalı Köprüsü'nün taşlarını siper alarak, sel gibi akıp gelen düşmana, tüfeğindeki son fişeği sıkıncaya dek saldırmış ve son gücü ve nefesiyle de  şöyle  haykırmıştı:  ''Allah'ım  din  ü  devletini kurtar! Alçak düşman, gel sen de beni süngüle!'' Mermisi bitince, bu sefer süngüyle düşmana  hücuma  kalkmıştı.  Lâkin,  gayet  kalabalık, modern  ve  güçlü  olan  bir  orduya  böylesi  bir mücadeleyle  karşı  koymanın;  bir  başına  elde kazmayla koskoca bir dağı delmeye kalkışmak-tan   başka   bir   anlamı   yoktu.   Sonunda Şahin Bey, Fransız piyadelerinin süngü darbeleri altında şüheda kafilesine katılıp o tatlı şerbeti; ölümün güzel olduğu bir kutlu günde içmesini bilmişti.  Şehadetine  tanık  olan  emrindeki  birlik komutanlarından   Ali   Nadi   (Ünler),   adeta   bir kartal  gibi  onun  göğe  yükselişini,  şöyle  anlatmaktadır: '' Şahin Bey, beygiri zorluyor; etrafına düşen  mermilerden  ürken  beygir  yerinden  kımıldamıyordu. Şahin Bey'e: 'Duracak vakit kalmadı, çekilelim' diye seslendim. Bu seslenişi işitip  işitmediğini  bilmiyorum.  Beygirden  atladı ve  şoseye  doğru  koşmaya  başladı. Şehadetini daha sonra öğrendim. Düşman birlikleri uzaklaştıktan sonra, savaş yerine gelen köylüler, Elmalı  Köprüsü'ne  yakın  bir  yerde  cesedini  bulmuşlardı.” Çatışmadaki  Fransız  yüzbaşısı  Andrea  Lefeure Tailon, daha sonra kaleme aldığı anılarında, Şahin Bey'in, dillere destan cesaret ve atılganlığı hakkında,şu takdir ve hayranlık yüklü cümleleri  sarf  edecekti:  ''Bir  avuç  Türk  müfrezesi, inanılmaz şekilde direniyordu. Kalbimizde hırs değil,   takdir   hissi   vardı.   Başlarında   genç   bir adam vardı. Subayları olmalıydı. Allah bilir ya, ateş   etmek   istemedik.   Yürüdük.   Süngülerine davrandılar.  Ne  yazık  ki,  savaşta  kahramanları da öldürmek gerekiyor; hedefe varmak için. 10 dakika sonra, baştaki genç subay ve arkadaşları, diğerleri gibi süngü çatışmasında hayatlarını kaybetmişlerdi. Anteb'e erzak yetiştirdik; ama o genç subayın hayali, bütün Kilikya maceramızda bizi bir gölge gibi kovaladı!''


İsmail ÇOLAK Diyanet Aylık Dergi Şubat 2004

 

 



ANTEPLİ ŞAHİN      

 

Ben Antepliyim, Şahin’im ağam.

Mavzer omuzuma yük.

Ben yumruklarımla dövüşeceğim.

Yumruklarım memleket kadar büyük.

 

Hey, hey!

Yine de hey hey!

Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım

Düşman kurşunlarına inat köprü başında

Memleket türküleri çağıracağım.

 

Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız.

Namusumuz temiz, bayrağımız hür

Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız

Burda erkekçe döğüşür

 

Bir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde

Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak

Bayraklar içinde en güzel bayrak

Düşüncem senden yanadır

 

Hep senden yanadır çektiğim kahır

Bu senın ülkende, senin gölgende

Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesın duvaklar

Korkum yok ölümden kâfirden yana

Alacaksa alsın beni şafaklar.

 

Hey, hey!

Yine de ey hey!

Al bayraklar altında kara bir kartal gibi

Yaşamak ne güzel şey.

 

Bir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa

Çıkmış bir eski savaştan

Türk ün bir karış toprak parçası için

Destanlar yazacağız yeni baştan.

 

Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini

Çıktı karşıma biri,

Çıktıkça çektim tetiği bismillâhlarla beraber

Vurdum alnından kâfiri.

 

Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh

Bu kaçıncı ölüdür?

Bir türkü söylenir siperlerde her sabah

Vurun Antepliler namus günüdür!

 

Ben Antepliyim Şahin’im ağam

Mavzer omuzuma yük

Ben yumruklarımla dövüşeceğim

Yumruklarım memleket kadar büyük


Yavuz Bülent BAKİLER

 

 Şahin Bey Vuruldu

Şahin bey vuruldu yollar açıldı
Antep'in üstüne matem saçıldı
O güzel Antep'e düşmanlar doldu
Uyan Şahin uyan bak neler oldu

Şahin'i sorarsan otuz yaşında
Süngüyle delindi (vuruldu) köprü başında
Küçücük yavrular ağlar peşinde
Uyan Şahin uyan Antep karşında

Anonim


Şahin Bey Türküsü

Fransız topları Beşgöz'e kurdu
Attığı mermi Anteb'i vurdu
Şahin Bey uğruna gem gibi durdu
Ünün Ankara'ya gitti Şahin Bey

Açılmıyor bahçemin gülü
Ötmüyor yanık yanık bülbülü
Her köşebaşında on-onbeş ölü
Ünün Ankara'ya gitti Şahin Bey

Aman Fransız vurmayın beni
Benim bu yiğit canıma kıymayın
Bu bir çocuğumu yetim koymayın
Ünün Ankara'ya gitti Şahin Bey

Aman Fransızlar beni bırakın
Kurşun geçmedi kalmadı hakkın
Bu bir çocuğuma Allah için bakın
Ünün Ankara'ya gitti Şahin Bey

Ellerimi kollarımı bağladı
Bunu gören melaike ağladı
Süngü soktu yüreğimi dağladı
Ünün Ankara'ya gitti Şahin Bey

Şahinbey Türküsünün Hikayesi
Türkünün Hikayesi

Kilis yolu Kuva-yı Milliye komutanı olarak Kurtuluş Savaşı sırasında Antep savunmasına katılan Teğmen Şahin Bey, tek başına üstlerine yürüdüğü Fransız askerleri tarafından süngülenerek öldürüldü.

Yusuf Ziya Bahadınlı, Antep savunmasını da konu alan "Gemileri Yakmak" romanında Şahin Bey'le ilgili önemli bilgiler veriyor. Sözkonusu romandan aktardığımız şu bilgiler, türkülerdekilerle tamamen çakışıyor.

"Şahin bey, yıllarca savaşlara katılmış, esir düşmüş, Antep'e döner dönmez de soluğu Kilis yolunda almıştı. Kısa zamanda köylüyü örgütledi. Köy ağaları aşiret reisleri bile ona saygı duyuyorlardı. Herkese güven veriyordu. Geceleri az uyuyor, nöbet yerlerini dolaşıyor, nöbetçilerle konuşuyordu. Antep'ten en küçük bir yardım gelmiyordu. Gözcüler bir gün bir Fransız konvoyunun Kilis'ten Antep'e yiyecek getirdiğini haber verdiler. Engel olmak gerekiyordu. Şahin bey hemen çeteler arasında görev bölümü yaptı. Yol boyundaki köyler boşaltıldı. Fransızlar 26 Mart sabahı saat beş buçukda Kızılburun'a ve şosenin doğusundaki Kantara köyüne uzanan tepelerdeki siperlerimize saldırıya geçtiler. Daha çok top ve makineli tüfekle ateş ediyorlardı. Bizde otomatik silah yoktu. Osmanlı, Alman, İngiliz, Rus yapımı tüfekler vardı. Onlar eğitim görmüşlerdi. Bizimkilerse ömründe silah görmemiş köylü çetelerdi. Yine de düşmana karşı canla başla savaşıyorlardı. Düşman şosenin solundaki siperleri aldı. Şahin Beyin başında bulunduğu sağ kanat bir süre dayandıysa da sonunda çözüldü ve dağıldı." (s. 57. 58. 59)

Şahin Bey, birkaç arkadaşıyla birlikte bir süre daha direniyorsa da, sonunda süngülenerek öldürülüyor.

Bahadanlı, romanında, Şahin Bey'in daha o dönemde sosyalizme ilgi duyduğunu da bir ithaf yazısından dolayı vurguluyor.

Kaynak: Öyküleriyle Halk Türküleri (Notalı) - Hamdi Tanses

ŞAHİN BEY'İN HAYATI BAŞKA BİR KAYNAK

Şahin Bey (1877 - 1920) 

Antepli Şahin Bey de İstiklâl Harbinin aziz şehitlerindendir. Tek başına düşmana meydan okumuş, "Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez." demiştir. Bu kahramanın hayatı, fedakarlıklarla doludur ve yeni nesil için ibret levhasıdır. İstiklâl Savaşı'nın büyük kahramanlarından Şahin Bey, 1877 yılında Gaziantep'te doğdu. Asıl adı Mehmed Said'dir. 1899'de Yemen'e er olarak giden Mehmed Said, Yemen cephesinde gösterdiği muvaffakiyet ve kahramanlık üzerine başçavuş oldu. Mehmed Said, 1911'de Trablusgarb harbine gönüllü olarak katıldı, Balkan savaşlarında Çatalca cephesinde savaştı. 



Galiçya’ da 15. Kolorduda savaşan Mehmed Said, 1917 Ekiminde Sina Cephesinde vazife aldı. Tehlikeli vazifelere gönüllü olarak koşan, vatanperverliği, ahlakı ile dikkatleri üzerinde toplayan Mehmed Said'in rütbesi teğmenliğe yükseltildi. 1918 yılında İngilizlerle Sina cephesinde cereyan eden şiddetli bir muharebe neticesinde esir düştü. Mısır'daki İngiliz esir kampında 1919 Aralık ayı başlarına kadar esir olarak kalan Mehmed Said, ateşkesten sonra serbest bırakıldı. 

Şahin Bey, 13 Aralık 1919'da İstanbul'a geldi ve Harbiye Nezaretine müracaat ederek vazife istedi. Harbiye Nezareti tarafından Urfa'nın Birecik kazası Askerlik Şubesi Başkanlığına tayin olunan Şahin Bey, İşgal altındaki Antep'in vaziyetini görerek Antep'te kalmaya karar verdi. Antep Heyet-i Merkeziyesine müracaat ederek vazife isteyen Şahin Bey, heyetin kendisine Kilis-Antep yolunu kontrol altında tutma vazifesini vermesi üzerine derhal çalışmaya başladı. 

Yıllardır evinden, ailesinden, çocuklarından ayrı kalan Şahin Bey, kendisine verilen vatan hizmetinin mesuliyetini omzuna aldıktan sonra derhal hizmet mahalline koştu. Yıllar sonra döndüğü evinde ise ailesi ve çocukları arasında ancak bir gün kalabildi. 1920 yılı Ocak ayı başlarında köyleri dolaşarak cihadın ehemmiyetini ve faziletini anlatan Şahin Bey, kısa zamanda 200 fedai topladı. Kilis-Antep yolu, Antep harbinin kilit noktasıdır. Ne yapılıp edilmeli Fransızların bu yoldan Antep'teki işgal birliklerine yardım ulaştırmalarına engel olunmalıdır. Şahin Bey kendisine haber gönderen Anteplilere şu cevabı vermektedir: "Müsterih olunuz. Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez!" 

5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransızlar, bir türlü Anadolu’nun bu güzel beldesini işgale muvaffak olamamakta, şehir halkı, sınırlı imkânlarıyla karşı koymaktadırlar. Fransızlar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır. Fakat, o yolu da Şahin Bey bir avuç serdengeçtisiyle tutmuştur. Şahin Bey ve fedaileri 3 Şubat'ta ve 18 Şubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan etmişlerdir. Şahin Bey, zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektupta şöyle demektedir: "Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şühedâ kanı karışıktır... Din için, namus için, hürriyet için ölüme atılmak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza." 

Sürüyle saldıran düşman kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığına düşmüşlerdi. Bu şaşkınlık yerini öfkeye terk etmiş ve Antep'e ulaşmak düşman kuvvetleri için bir prestij, meselesi olmuştur. Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andorya kumandasında yola çıkar. Bu Fransız küvetleri sekiz bin piyade ve iki yüz süvariden oluşmaktaydı. Ayrıca bu Fransız birliğinde, bir batarya top, 16 Ağır makineli tüfek, çok miktarda otomatik tüfek ve 4 tank mevcuttu. Kahraman Şahin Bey, ancak yüz kişiyi bulan fedaileriyle düşmanın karşısına dikilmişti. 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve Şahin Bey düşmana ağır kayıplar verdirmiştir. 

Şahin Bey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevî kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu. Sırtındaki kaputu çıkartıp nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Şahin Bey, her hareketiyle örnek olmaktaydı. 28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Şahin Bey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeyi tavsiye edenlere şöyle diyordu: "Düşman buradan geçerse ben Ayıntab'a ne yüzle dönerim, düşman ancak benim vücudum üzerinden geçebilir." 

Çatışmanın 4.günü öğleye doğru Şahin Bey'in yanında 18 kişi kalmıştı. Onların da şehit olmalarından sonra tek başına kalan Şahin Bey, son kurşunu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir. Atacak kurşunu kalmayan Şahin Bey, tüfeğini yere çarparak kırmış ve üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur. Silahsız Şahin Bey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri uzaktan ateş ederek Şahin Bey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleriyle aziz naaşını parça parça etmişlerdir. 

28 Mart 1920'de şehit olan Şahin Bey'in ağzından dökülen son söz şu olmuştur. "Allah'ım vatanımı kurtar, alçak düşman! Gel sen de süngüle" Şahin Bey'in şehadet haberi şehre gelince yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür: 

Şahin'i sorarsan otuz yaşında, 
Süngüyle delindi köprü başında. 
Çeteler toplanmış ağlar başında. 
Uyan şahin uyan gör neler oldu. 
Sevgili Ayıntab'a Fransız doldu. 

Şahin Bey, istiklal meşalesini tutuşturmuş, on binlerce Şahinler, tutuşturulan bu meşaleyi söndürmemek için var güçleriyle vuruşmaya koşmuşlardır. Şahin Bey'in 11 yaşındaki oğlu Hayri de gönüllü olarak savaşa katılmış ve bütün çatışmalarda yer almıştır. 

http://kurumsal.kulturturizm.gov.tr/turkiye/gaziantep/kulturatlasi/sahn-bey#content


Anteplice Dil Dersleri
 
=> Fıkralar

=> Anteplice Sözlük

=> Anteplice Beddualar

=> Anteplice Atasözleri Deyimler

=> Antep Tekerlemeleri

=> Gaziantep Manileri

=> Antepoloji Bölümü

=> Antepliyik Demek için

=> Gaziantep Ninnileri
 
 

=> Anteplice Karikatür

=> Anteplice vido

=> Anteplice Dualar

=> Örnek konuşma

=> Anteplice Yeminler

=> Şiirler

=> Gaziantep ağzından derlemeler

=> Gaziantep'li olmak

=> ALLEBENDEN ANILAR
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol