Sonunda, halk çaresiz kalıp, demirci Gâve ile birlikte Dahhâk’ı öldürmüş. Halkı yılanlara yem olduğu için, Mâr-ı îş’den (yılan yemeği) bozarak, kentin adına Maraş derler.Hicretten sonra, Esved İbni Mıkdad Hazretleri fethedip kalesini yıkmış. I. Selim İran seferine giderken, bu şehir halkı Müslüman gazilerinin yolunu kesip başkaldırdığı için, padişah öfkelenerek burayı alıp Zülkadiroğullarına verdi. Bunlar Süleyman Han zamanında yine başkaldırıp Arap ülkeleri ve Karaman’dan pek çok yer yağma ettiler. Sonra padişah eski kalenin yerinde bir yenisinin yapılmasını buyurdu. Kalesi halen bayır üzerinde kare biçiminde yapılmış olup, çok sağlamdır. Çevresi 600 adımdır. Toprak bir tepe üzerinde olduğundan hendeği yoktur ve dört bir yanı kuledir. Güneye bakan üç kat bir kapısı vardır. Bu kapının dışındaki kalelerin iki yanında siyah taştan birbirine bakan dört büyük aslan heykeli vardır ki, canlı gibidir. Kapının üzerinde 910/1504 tarihi görülür. 1053/1643 tarihi ise onarıldığı tarihtir. Kalenin içinde bir mahalle ve toprak örtülü yüz ev vardır. Burası eski bir eyalet vilayetidir. Senede 46–47 bin kuruş gelir olur. Ayntab, Malatya, Niğde, Kars, Samsad sancakları ile eyalet olmuştur. Kendi sancağında alaybeyi, çeribaşı, mal defterdarı, timar defterdarı, çavuşlar emini ve yüz yetmiş çavuşu vardır. Maraş Sancağı’nda timar ve zeamet toplam 1018 kılıçtır, 500 akçe mevleviyettir. Havsustol, Şehir, Güvercinlik, Yenice Kalesi, Zeytuniye, Bertiz, Göynük, Yürükan, Haruniyye, Andırın ve Elbeyli adında on iki bayındır kazası vardır. Maraş şehrinde şeyhülislâm, nakibüleşraf, sipahi kethüdayeri, yeniçeri dergâhı, serdarı, dizdarı, bilgin, dindar ve seçkin kişileri vardır. Şehrin tümü 42 mahalledir. Dere tepeler üzerinde kurulmuş bağlı bahçeli güzel akarsuları olan 11 bin hanedir. Tümü toprak ve kireç örtülü kârgir duvarlı evlerdir. Bu şehir, güneyden kuzeye bir dağ eteğinde kurulmuş olup, uzunluğu yedi bin adımdır. 39 mihrabı vardır. Ayrıca 11 medrese, 40 sıbyan mektebi, beş hamam, altı han, 70 çeşme, iki bedesten ve 1045 dükkân bulunur. Paşa Sarayı ve Zülkadiroğlu Sarayı çok güzeldir. Bu şehrin havası ve suyunun güzelliğinden halkının benzi kırmızıdır. Çok zeki bilginleri vardır. Halkı dostseverdir. Uzun boylu ve yakışıklı gençlerin çoğu hacılara hizmet eder. Türkçe konuşurlar. Halkının çoğu Türkmen’dir. Temiz çuha giysiler giyer, kadife kavuk ve külah üzerine beyaz tülbent sararlar. Kışı sert olduğundan kırmızı boyalı kuzuderisi giyerler. Kadınlar ayaklarına sarı çizme giyip başlarına gümüşten tas takke ya da sırmalı sivri takke takarlar. Beyaz çarşaf bürünürler. Gayet güzel ve tatlı dillidirler. Çarşıda alışveriş yaparken öyle hüzünlü bir sesle konuşurlar ki, tüccarlar sadece mallarını değil canlarını bile yollarına serip feda ederler.
Maraş’ın yaz kış yirmi çeşit üzümü vardır. Kabak üzümünü, cem üzümünü ve sarı üzümü kar altından çıkarıp yerler. Narı çok sulu ve güzeldir. Maraş’tan vilayete ve özellikle Sivas’a deve yükleriyle nar gider.
Öbür meyveleri de çok boldur. Bağ ve bahçesi bir konak yer tutar. Bahçelerin altından Ergens Nehri akar. Tüm halkı sağlıklı kişilerdir. Maraş eski Türkistan şehirlerinden olduğu için evliyaları çoktur.”
|