Sütçü İmam Kimdir
Kahramanmaraş Milli Mücadelesinin sembolü haline gelmiş olmakla meşhur bir Millî Mücadele mücahidi dir. Adına anıt dikilmiş olan İmam Kahramanmaraş'ta 1288 yılında doğmuştur. Nüfus kaydında babasının adı Kireççi Oğlu Ömer 'dir. Anasının adı Emine 'dir.
İsmail Çolak
Anadolu coğrafyası, tarih boyunca başından geçen sayısız felaketlere karşılık, aynı ölçüde efsanevî kahramanların da sıradağlar gibi âbideleştiği bir diyâr olmuştur. Milletimiz, tarih kulvarındaki uzun soluklu yürüyüşünde, zaman zaman saplandığı çukurlardan kendini kurtaran nice kahramanlar çıkarmıştır. İstikbâlimiz, o yiğit insanların şehit kanlarıyla yoğurdukları destansı gayretleri üzerine bina edilmiş ve isabetli rehberlikleriyle istikametimiz şekillenmiştir.
Sulh zamanlarında, kendi köşesinde gayet sâde bir hayat süren Anadolu insanı, felaketlerin birbiri ardına kapıyı çaldığı ve işin başa düştüğü boğucu dönemlerde, yediden yetmişe bütün fertleriyle boyunduruğu kaldırmak için inanılmaz bir fedakârlık ve kahramanlık tablosu sergilemiştir. Hürriyet, nâmus ve haysiyet davası uğrunda nelerini feda etmemiştir ki? Malazgirt'ten Kıbrıs'a kadar tarih, onun destansı şahlanışlarıyla doludur. Bu yönüyle bizim mâzimiz, sanki "kahramanlar tarihine/geçidine" sahne olmuştur.
Burada maksadımız; genç kuşakların, üzerinde yaşadıkları toprakların, hangi zorluklar atlatılarak ve kimlerin, aydınlık gelecekleri adına bedenlerini feda edip, vefâ hissi ve şükran duygusu uyandırmak noktasında, bazı isimsiz kahramanlarımızı, "örnek tarihî şahsiyet" olarak yakın plana alıp, tanıtmaktır.
Maraş'ı "Kahraman" Yapan Şehsuvar:
Sütçü İmam
Hürriyet mücadelemizin son altın halkası İstiklâl Harbi'nde, İtilaf Devletlerinin yurdumuzu dört bir köşesinden işgale yeltendiği o kara günlerde Maraş semalarında, tek başına esaret ve zulmeti yırtmaya azmeden bir namsız kahraman dikilmişti: Tarih, onu dağarcığına altın harflerle "Sütçü İmam" diye kaydetmişti. Sütçü İmam, Müslümanın şeref, haysiyet ve nâmusuna ne kadar köklü bir şekilde tutkun olduğunu şahsında bir kez daha sembolleştirerek tasdik etmiştir. Bir bakıma öz benliğimizin ve ruh yapımızın kendinde toplandığı en tipik bir simge olmuştur.
Sütçü İmam'ın aşağıda ele alacağımız asil çıkışı, sadece Maraş'ın düşmandan temizlenmesine sebep olmakla sınırlı kalmamış, aynı zamanda toparlanma safhasındaki Kuvây-ı Milliye hareketinin bütün vatanı kurtuluşa eriştirme adına savaşma azmini körüklemiş, milletin morâl ve ümidini doruğa çıkarmış ve millî şuurun ateşlenmesine de yol açmıştır. Sözün özü; Sütçü İmam, felaketlerin karabasan gibi abandığı Kurtuluş Savaşı'nda, ufkumuzda parlayan en gözde yıldızlardan birisi olmuştur.
Uzunoluk Câmii yakınındaki dükkanında sütçülük yaparak ailesinin nafakasını kazanma çabasında olan Sütçü İmam, aynı zamanda zikri geçen câmide fahrî (ücretsiz) olarak imamlık da yapmaktadır. Nihayet Fransız birlikleri, beraberlerinde sözde Ermeni soykırımının intikamcıları fedai Ermeni komitacıları da olduğu halde Ekim ayının son günlerinde akın akın şehre girmeye başlayacaklardır. Maraşlıların tâbiriyle "Ellik gavuru"nu bütün Ermeniler, ellerine bayraklar ve çiçekler alıp, mızıkalar ve taşkın sloganlar eşliğinde, coşkun bir bayram havasında karşılayacaklardır. Asırlardır adâlet ve müsâmaha içerisinde saadetle yaşadıkları Türklere karşı vefâ borçlarını da, bu ilk kalleşlikle ödeyeceklerdir.
İzleyecekleri taktik ise, yerli halkın hissiyatlarını incitecek tahrik ve kışkırtmalarla olay çıkartıp, Fransız kuvvetlerini devreye sokmak ve şehri hâkimiyetleri altına almak olacaktır. Dolayısıyla, Maraş sokaklarında gün geçtikçe katmerleşen Ermeni belasının uğursuzca kol gezmesi ve buna Fransızların kıllarını dâhi kıpırdatmaması karşısında, elikolu bağlı kalmak; Maraşlılar kadar Sütçü İmam'ı da derinden kahrediyordu.
Fransız zulmü ve Ermeni kahrı altında yaşamanın ölmekten daha beter olduğunu düşünüyor; asırlardan beri üzerinde hür ve bağımsız olarak yaşadığımız bu güzel vatanı düşmana terk edip gitmeyi ise, zilletlerin en fecisi olarak kabul ediyordu. Sütçü İmam ile beraber bütün Maraş halkı, kalp ve kafalarını kuşatan bu tür duygu ve düşüncelerin sancısıyla; selamete ulaştıracak bir çıkış yolu ve kitleleri ayağa kaldırıp hedefe kilitleyecek ve esaret zincirini kıracak bir kurtarıcı el beklemekteydi.
Koyu bir sessizliğin ve bekleyişin hüküm sürdüğü böylesi bir dönemde Maraşlı, patlak veren dehşet verici bir olayla, hem kendini hem de aradığı kahramanını bulacaktır: İşgalden birkaç gün sonra, Fransız üniformalı Ermeni lejyonerlerinin (paralı askerin) yine intikam hırsıyla zulüm avladıkları "son" 31 Ekim günüdür. Adeta zamanın durduğu ve tarihe "Sütçü İmam" damgasının vurulacağı kutlu bir diriliş arifesidir. Sütçü İmam ise, rolünü oynamaya hazır bir aktör edasıyla yerini almış; cana tak edecek son olayın cereyan etmesini tetikte bekler gibidir.
Nitekim Ermeniler, aldıkları içkinin sarhoşluğuyla Uzunoluk Hamamı'ndan çıkmakta olan bir grup Türk kadınının yollarını kesecek ve içlerinden Hurşit isimli bir hanıma ilişerek peçesini yırtacaklardır. Daha da azgınlaşarak "Artık buraları Fransız ve Ermeni memleketi oldu!.. Bütün kadınlar yüzlerini açacak!.. Kim peçesini açmazsa parça parça edip işte böyle yapacağız!.." tarzında ağır küfürler savurarak mukaddesata hakaret etmeleri karşısında, neye uğradığının şaşkınlığıyla şok olan kadın bayılarak olduğu yere yığılacaktır.
İşte tam bu esnada, olayı karşı cephedeki dükkanından dehşete kapılmış bir gerginlikle seyreden Sütçü İmam, bu zillete artık daha fazla dayanamayıp belindeki Karabağ tabancasını çekerek olay mahalline koşacak ve "Durun bre dinsizler! Alın bakalım nâmusa taarruzun cezasını!.." diye haykırarak o mukaddes kurşunlarını Ermeni askerin göğsüne boşaltarak yere serecektir. Hiç beklemedikleri bu asil çıkışla dona kalan askerler çil yavrusu gibi dağılarak karargâha dar sığınacaklardır.
Ermenilerin bu son saldırılarıyla sabrı iyice taşan Sütçü İmam, çelikleşen iradesiyle karşılarına dikilip, onlara hadlerini bildirmekle; sinelerde patlama derecesine gelen tepkilere tercüman olacak ve zulüm ve haksızlıktan akkor haline gelen yüreklere su serpecekti. Maraşlılar ise, insanımızın iffet ve nâmusuna hayatları pahasına da olsa zarar getirtmeyeceklerini ve esareti kabul etmeyeceklerini, Sütçü İmam'da birleşen bütün güçleriyle duyuracaklardı.
Hâsılı Sütçü İmam, ağızları bıçağın açmadığı, herkesin ağır bir karamsarlık ve esaret bataklığına gömüldüğü böylesi zorlu bir ortamda, direnme ümidini yeniden ateşleyen ışık olacaktı. Ermeni'nin alnında patlattığı ilk kurşun kurtuluş yangınını tutuşturan ilk kıvılcım; kollektif şuuru harekete geçiren ilk ateş vasfını kazanacaktı. İftiharlarla dopdolu şanlı tarihimize, sergilediği efsanevî kahramanlıkla emsalsiz bir âbide daha dikerek hâfızalarda silinmez bir iz bırakacaktı.
Hâdiseden sonra olay yerine yetişen işgal devriyelerinin ilk gerginlikle Sütçü İmam'ı yakalayarak öldürecekleri ihtimalinin çok kuvvetli olduğunu anlayan Maraşlılar, karışıklıktan yararlanarak damdan dama atlamak suretiyle kahramanımızın kaçmasını temin edeceklerdi. At ile şehri terk eden Sütçü İmam, Ahır Dağı'nı aşarken yolda, Zeytun'dan Maraş'a gelmekte olan bir Fransız müfrezesine rast gelse de, olaydan haberleri olmadığı için sadece silahını alacak ve sonra da serbest bırakacaklardı. Yola devam ederek Bertiz'in Ağabeyli Köyü'nde Beyazıtoğlu Muharrem'in gönüllü birliklerine katılan Sütçü İmam bu safhadan sonra, şehri düşmandan temizlemek için silahlı direnişten başka çare kalmadığı kanaatini benimseyecekti. Kuvâyı Milliye birlikleri örgütlenip de şehirde fiilî savunma başlatıncaya kadar burada kalacak ve daha sonra kendi mahallesindeki çatışmaları organize etmek üzere şehre inecekti.
Bundan sonra, tek kurtuluş çaresinin Sütçü İmam'ın açtığı yoldan yürümekle mümkün olacağı kanaati etrafında kenetlenen Maraş halkı, Arslan Bey önderliğinde kuvâyı milliye teşkilatını hızla kurarak kendi güçleriyle silahlı direniş hareketine fiilen başlayacaktı. (21 Ocak 1920) "Kahraman" Maraşlıların her biri bir Sütçü İmam kesilerek işgal kuvvetlerine karşı 22 gün 22 gece kar, soğuk, fırtına demeden kan, ateş ve açlık içinde var güçleriyle karşı koyarak tarihte eşine az rastlanır bir mücadele şaheseri sergileyeceklerdi. Bu öyle bir şahlanıştı ki, "Bu vatan bize mezar olmadıkça, düşmana gülizâr (gül bahçesi) olmaz! Fransızlar ve Ermeniler ancak bizim mezarlarımız üzerine saltanatlarını kurar ve baykuşlar gibi öterler!.." azim ve kararlılığı içerisinde esaret ve boyunduruğu kabullenmemek için ölüme meydan okumuşlardı.
Nihayet Maraşlılar, 11 Şubatı 12'ye bağlayan gece düşmanı şehirden kovmayı başaracaklardı. Öyle ki, Fransızlar kaçarken nal sesleri duyulmasın diye atlarının ayaklarına keçe bağlayarak şehri terk edeceklerdi. Tabiî ki, Maraş'ın düşman işgâlinden kurtuluşu, en büyük hissedarlardan birisi olarak en fazla Sütçü İmam'ı sevindirecekti. Bir müddet sonra Sütçü İmam'a, gösterdiği kahramanlığa mükâfat olarak kaledeki topun idaresi verilecekti.
Ne hazindir ki, Sultan Abdülmecid'in Halifeliği şerefine 101 pare top atarken daha yarısına gelmeden barutun ateş alması üzerine tâlihsizce yanacaktı. Bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayacak ve iki gün sonra şehit olacaktı. (25 Kasım 1922)
|
|
|
|