Gaziantep'li olmak
ANTEPLİCE
=>GAZİANTEP'Lİ OLMAK
           

Av.Atila Büyükmurat

Ancak her ortamdaki insanlar bölgesel kültür, gelenek ve göreneklerinde az da olsa, ufak farklılıklar, huy, davranış, espiri değişiklikleri gösterebilirler. Tüm dünya ülkelerinin kendi bölgelerinde de olduğu gibi. Örneğin “Temel” fıkralarını hepimiz biliriz. Fıkraları Karadenizlilere bağlanır. Alışveriş, ticaret ve becereklilik Kayserilere bağlanır. Çiğ börek deyince Eskişehir’imizi aklına getirmeyen var mı? 
             İşte Gaziantep de her kentimiz gibi genel özelliklerinin dışında, bazı gerçekten çok belirgin farklılıkları olan yerleşim alanıdır. Özellikle devlet bünyelerindeki 29 yıllık subaylık görevim sırasında  hemen hemen Türkiye’mizin tüm kentlerini gezmiş, belirli sürelerle kalmış, (tabii yapım icabı sakinleriyle sohbet etmiş) en ücra köşelerine kadar gezmiş, bir kişi olarak bu konuda sanırım karşılaştırma becerim yüksektir.  
            Tümüyle tarafsız üçüncü bir kişi gözüyle bazı saptamalarımı sıralamak istiyorum: 
1.      ASKERİ SEVEN, AMA İŞ ALANLARIMIZIN (ŞÜKÜR)     YETERLİLİĞİ NEDENİYLE PEK ASKER OLMAYAN     BİREYLERİZ:
             Hala duygularımdan  silinmeyen, sonraki kuşaklara da akan 1920’lerdeki Gaziantep savunmasının da ekleme yaptığı bir gen özelliğidir, bir askere, bir subay assubaya saygı ve içtenlik
.      Anımsarım çocukluğumda, örneğin Suburcu caddesinde yürürken bir askerin çevresini sarmış kalabalık görmüşümdür. İnzibat eri, ne bileyim erin izin kağıdı yoktur veya ütüsüz üniforma ile çıkmıştır, onu askeri karakola götürmek istemiştir. Hemen çevresine hemşerilerimiz sarar: 
     Taman aam, o da senin kimi asger....... ! Acı navar navar, izin kaadını unutmuşsa,  unutmuş. Goort da getsin. Bi daa yapmaz!“ 
          Onu ne eder, ne yapar tatlı sözlerle kurtarır kaçırırlar, inzibat erinin gönlünü yaparak tabii..... 
        En ilginç anılarım arasındadır, Askeri okuldan yaz tatili dolayısıyla gelmiş, er üniformasına çok benzeyen dahili kıyafetimle bir gün arkadaşım Gazi ile birlikte Kavaklık’ta yürüyüş yapıyorduk. Hafta arası olduğu için daha çok o güzel piknik alanlarımıza, komşu kadınlara, veya akraba kadınlar “Hadi sahreye gedek,kele acı na var...“ deyip, toplanıp gelmişler, çocuklarıyla birlikte sahre yemeği yapıyorlar, eğleniyorlar. 
           O anda bir çocuk koşa koşa elinde iki dürüm kebapla yanımıza gelmezmi....  
        “Acı asger abi yemeliymişiniz anamlar gönderdi.“    
           Teşekkür edip hanımları da selamlayıp, kebapları alıyoruz.. O Gaziantrp’imizin muhterem hanımları, inanın içten söylüyorum, yoksul, az okumuş, ama soylu leydileri.... Hepsi el sallıyorlardı bize, “afiyet olsun asger gardeş” veya „asger olum !diye. 
        Bitti mi ? ….. Neredeee ! iki adım atıyoruz. Kebapları yeni bitirdik. Aman allahım ! Bir kadınacağız şöyle çocuklu, bebekli, yaşlı, gençli, gurup içinden elinde ev ekmeğine (yufka) sarılı bir dolu çiğköfte, bize koşuyor. 
      “Siz yabancısınız. Bu bizim etli çiğ köftemiz. Acı dadına bakın, gardaşım”. Derken, yerlere serili kilimlerde bağdaş kurup oturan nine elini sallayarak:   
     “Gurban verene, benim güccük oğlan Abgadir de (Abdulkadir) asgerde. Siz yiyin ki, o da yimiş olsun şimdi”. 
       2. ÇALIŞKANLIK :       Gaziantep belki diğer iller arasında en az devlet yardımı alan, kendi kendine yatırımlar yapan kendi başına ilerleyen, zenginleşen ilimiz.         Sabah olunca daha 6.00’larda fırlayarak işine giden, besmele ile dükkanını açarak akşama kadar sürecek işine başlayan bir bölgemizdir.
                   Şöyle bir demirciler çarşısından veya Bakırcılar çarşısından yüyüyün, örslerde şekil verilen demir, bakır levhalarının gümbürtüsünden kulaklarımız sağır olur. Ya da sanayi sitelerine bir geçin, boş bir kişi görebilir’ misiniz? 
    3. EĞLENCEYE, SOSYAL ETKİNLİKLERE BAYILIRIZ:   Yukarıda tanımlarını yaptığım Gaziantepli, akşam olmuştur, saatine bakar :  
     “Usta nişleyyk ? (Ne yapıyoruz?)“  
     Usta da saatine bakmıştır. 
     “Kahın olum. Bu erzı gırık makine acı sabaa galsın Den, toplan düveni!......   
    Evine giden, yıkanıp saçlarına şekil veren kalfa hemen duvar ötesindeki arkadaşına seslenir : 
       “(Bekardırlar) la Müslüm, haaa pavyona yediyk, bu aşam“ 
       “La yorum Mamet, gözüne betre düşe... Düş mü gurdun aşama gadeni. Acı bi sokum aşımızı yiyek sona Kırkayak’ta tavlamızı atak. Zaar bir yer düşünürük. Marak etme!..“
      Veya işini bitiren Hüseyin Usta evine gelip, elini yüzünü yıkarken;
       “Gız esik, de bakıyım. Bu aşam hara gediyk?“
      “Kele herif, taman gaç gündür deym. Eblahan’daki yazlık sinamada çok gözel filim oyneymiş. Uşakları alır ora gederik.“ 
          “Oradan size gıyak, avrat. Bi de dondurma bakçasına gederik, dondurma yirik, hep barabar“ 
            İşte Gaziantep’li budur. Çok kent insanlarımız 18.00’den sonra evlerine çekilip kapılarını örterken, Gaziantep’lide yaşam yeni başlar.
               4. YABANCIYA OLAGANÜSTÜ SAYGILIYIZ  :       Diyarbakır da askeri üste görevliydim, yıllar önce bir keşif pilotu subay arkadaşım Gaziantep üzerinde eğitim uçuşu yapmış ve kentin 6.000 m.den fotograflarını çekmiş. Aman, ne olur bana o resimlerden ver“ diye. Söz verdi. Ama birkaç kez ricalarıma rağmen fırsat bulamadı, veremedi. Ben de, doğrusunu söyleyeyim, unuttum.
        Bir yaz günüydü. Büromda çalışıyorum. Baktım, o arkadaş üzerinde uçuş elbisesi, içeri girdi ve masamın üzerine pat diye yukarıdan çekilmiş Gaziantep fotograflarını bıraktı. Hele o kalemizin görkemli görünüşü beni o anda bile büyülemişti.
      “Abi hayrola..! Bu kadar zamandan sonra nereden aklınıza geldi?“diye fısıldadım.
           “Siz Gaziantep’liler harika insanlarmışsınız yorum!“ demezmi? Hem de “yorum“ lu olarak.
        Anlattı bana. İzmir’den yaz tatilinden dönüyorlarmış. Sabaha karşı otolarıyla hanımı ve çocukları ile Gaziantep’e varmışlar. Yorgunlarmış. Diyarbakıra kadar devam etmek artık imkansız olduğundan bir otel bulup yerleşmek, uyumak isterlermiş. Ama çevre sakin. Soracak pek kimse yok. Iyi ve güvenli otel varmı? endişedeler.     Derken, 19 yaşında bir delikanlı ile 13-14 yaşlarında kardeşini gelirken görmüşler. Abi’nin başında bir baklava tepsisi. Sormuşlar, bir ailenin kalacağı otel va rmı, yakında diye.
        Delikanlı bir bakmış. Aile yabancı, derhal tepsiyi kardeşinin başına (yuvarlak minder simiti ile) yerleştirmiş.
  „“Abbuş, yeri düvene sen götür.“ Diyerek onu dükkana göndermiş. 
        “Gelin abi. Aha Gülpalas Oteli... Temizdir.“ Derken, bir de ellerinden valizleri almaz mı? 
        Otele gelmişler. “Abimler yabancı!“ diyerek bir de pazarlık yapmaz mı? 
       Onları odalarına kadar götürürken “Herhalde iyi bir bahşiş almak istiyor“ diye düşünmüş, pilot arkadaş. Ama kapıda daha elini cebine atarken, çocuk “hadi allaasmarladık“ diye fırlayıp gitmez mi?
       Pilot arkadaşım orada kaldığı günler de bir kaç kelime de Gaziantep ağzından sözcükler öğrenmiş ve döndüğünde de ilk ben aklına gelmişim.
           Çevremden “Sen hösmelisin“ diyerek yabancı misafirin elini cebine attırmayan  Gaziantep’lilerden o kadar çok bahsedenleri dinledim ki..... 
         Burada diyeceksiniz ki, “Baştan beri anlattıklarınız 40-50 yıl öncesine ait Gaziantep..... Çok göç aldı, TV.ler, internetler kültürü değiştirdi“. 
      Evet, belki biraz haklı olabilirsiniz. Devirler her zaman hükmünü işletir. Ama olayı toptan ele alırsak, Gaziantepli aşağı yukarı gene aynı Gazianteplidir. Aslında ben de böyle düşünüyordum. 8-9 yıl önce Gaziantepliler Derneğiolarak otobüsle Gaziantep’e gitmiştik. Valilikte vali yardımcısı konuşmacı Gaziantep’imizin bu güzel yanlarını bizzat kendisi övdü. O toplantıda ben söz olarak göçün bu harika kültürümüzü ne ölçüde değiştirebileceğini sordum.
        “Ben aslen Karadenizliyim” dedi. “Ama 5 yıldır Gaziantep’teyim. Beni artık buradan kimse alamaz, aam!...“ dedi, ve bu güzel hasletlerin gelen göçmenleri de kısa zamanda kapsadığını ifade etti.
          Bu düşüncemi kanıtlayan geçen yıldaki en son anımı aktarayım: 
       Oğlum yeni evlenmişti. Gelinimiz Balkan kökenli. Geçen yıl ilk kez onu memleketimize götürürken, uçakta Gaziantep halkının özelliklerini sıraladım ve yabancıya olan hürmetkarlıklarından bahsettim.
         Alana vardık, indik uçaktan. Kardeşim bizi karşıladı. Eşyaları otomobiline yerleştiriyoruz Ama yeni evliler işte..... Bayağı eşyaları fazla. Şunu bindir, şunu koy, dur olmadı şöyle yapalım, derken  o karışıklıkta 25-26 yaşlarında bir genç omuzuma dokundu:
       “Abi bi izin veriymiseez!“ dedi bir valizimizin kulpuna yapıştı.
       “Dur, şu valizi şuraya oturtak. Bak, kalıp kimi yerleştiAha şunu da şuraya yitekliyek“ diye diye bütün eşyaları yerleştirdi, boş yer bile kaldı.
         Genç adam daha teşekkür beklemeden fırladı gitti.
        Omuzuma dokunma sırası gelinime gelmişti:
      “Babacığım, Gazianteplilerin hasletlerini daha buradaki ilk adımımızda kanıtlamak zorunda mısın?
       Bir Gaziantep’li olarak daima kentimle gurur duydum, Onur duydum.  Lütfen, gazi, yiğit kentimizin özellikleriyle daima onur duyalım ve çocuklarımıza, torunlarımıza da anlatalım ki,
                              ONLAR DA GURUR DUYSUNLAR !  
  •           
  •             Kuşkusuz, Türkiye’mizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, ayyıldızlı bayrağımızın dalgalandığı her il, her ilçe, her köy Türktür ve içinde grurla yürüdüğümüz, sakinleriyle kıvançla sohbet ettiğimiz yerlerdir. 
Anteplice Dil Dersleri
 
=> Fıkralar

=> Anteplice Sözlük

=> Anteplice Beddualar

=> Anteplice Atasözleri Deyimler

=> Antep Tekerlemeleri

=> Gaziantep Manileri

=> Antepoloji Bölümü

=> Antepliyik Demek için

=> Gaziantep Ninnileri
 
 

=> Anteplice Karikatür

=> Anteplice vido

=> Anteplice Dualar

=> Örnek konuşma

=> Anteplice Yeminler

=> Şiirler

=> Gaziantep ağzından derlemeler

=> Gaziantep'li olmak

=> ALLEBENDEN ANILAR
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol