8500 Yıllık Bir Kent
Yapılan arkeolojik araştırma ve bulgulara göre Amasya'da ilk yerleşme 8500 yıl öncesine dayanmaktadır. Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellenistik - Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir.
Bu dönemlerin arkeolojik yerleşim yerlerine ait kalıntılar halen mevcuttur. Amasya merkezinde uygarlıklarından derin izler bırakan Pontuslar'ın (M.Ö.333 - M.Ö.26) Krallarının ölümünden sonra kayalara oymak suretiyle yaptıkları Kral Kaya Mezarları, bu gün bile ilimizin anıtsal eserleri arasında yer almaktadır. M.Ö. 26 - M.S.395 tarihleri arasında Roma egemenliğine geçen ilimiz ve çevresinde bu uygarlığa ait su kanalları, kaleler köprüler vb. eserlerden bazıları günümüze kadar gelebilmiştir.
700 yıl Bizans egemenliğinde kalan Amasya'yı 1071 yılında Anadolu'ya giren Alparslan'ın komutanlarından Melik Ahmet Danişment Gazi 1075 yılında fethederek burada ilk Türk Egemenliğini kurmuştur. Bundan sonra Amasya'da Selçuklu egemenliği görülmektedir. Bu dönemde yaşamış olan vali ve emirler yaptırdıkları medrese, cami, türbe gibi eserlerle kentimizi Anadolu'nun en büyük kültür merkezi durumuna getirmişlerdir. Selçuklular 1243'deki Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilmiştir. 1246 yılında başlayan Moğol istilasında, ilk Amasya Valiliği Seyfettin Torumtay'a verilmiştir. İran'da kurulan İlhanlılar, 1265'te Anadolu'yu hakimiyetleri altına alarak, yönetime el koymuş ve kendisine bağlamışlardır. Kentimizde yaşamış bazı İlhanlı şahsiyetlerinin mumyaları halen müzemizde teşhir edilmektedir.
1341 yılından sonra Uygur Türklerinden Ertana Beyliği'nin hakimiyeti görülmektedir. 1386 yılında Şehzade Yıldırım Bayezid Amasya'yı Osmanlı topraklarına katmıştır. 1402'de Osmanlı birliğinin bozulmasına sebep olan ve Timur'un zaferi ile sonuçlanan Ankara Savaşı, Osmanlılardaki kargaşayı, Şehzadeler arasında mücadeleye dönüşmüştür. Amasya Valisi Çelebi Mehmet duruma hakim olarak ikinci defa Osmanlı birliğini sağlamıştır. Amasya; Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi nedeniyle, "Şehzadeler Şehri " olarak ün yapmıştır. Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II) (1404 yılında Amasya'da doğmuştur.), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II) (oğlu Yavuz Sultan Selim Han 1470 yılında Amasya Sarayında doğmuştur.), Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya'da Valilik Yapmışlardır. Bu dönemde birçok âlim ve ulema yetişmiş, saray, çeşme, medrese, cami, türbe v.b. gibi kalıcı eserlerle kentimiz bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır. Bu eserler günümüze kadar gelerek geçmişe ışık tutmaya devam etmektedir.Tarihin akışı içerisinde önemli roller üstlenen Amasya Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmıştır.
19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'da başlayan Milli Mücadele'nin ilk adımı, 12 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal'in Amasya'ya gelmesiyle devam etmiştir.
Kurtuluş mücadelesinin planları hazırlanmış, Erzurum ve Sivas kongrelerinin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan "Amasya Tamimi" ile "Milletin İstiklâlini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır" denilerek Milli Mücadele burada fiiliyata geçirilmiştir. Bu itibarla, Amasya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda da ilk önemli adımın atıldığı yer olmuştur.
Tarihi Eserlerimiz;
Amasya (Harşena-Harşene) Kalesi: Şehrin savunmaya en uygun mevkii olan Harşena Dağı üzerinde kurulmuştur. Bu nedenle Harşena (Harşene) Kalesi ismiyle de bilinmektedir. Kalenin önemli tepe noktası ve bazı bölümleri sağlam kesme taşlarla, sur duvarları da moloz taşlarda yapılmıştır. Sekiz savunma kademesine sahiptir. Erken Tunç Çağı’ndan (M.Ö. 3200) itibaren diğer uygarlıklar tarafından da kullanılmıştır.
Kral Kaya Mezarları
Amasya şehir merkezinde Harşena Kalesi yamaçlarında göze çarpan tarihi kalıntılardır. M.Ö Amasya’da hüküm süren Pers Pontus krallarına ait mezarlardır. Şehir merkezinde mağaralar toplam 18 adettir. Bunların içinde en önemlisi Aynalı Mağara’dır.
Aynalı Mağara :
Şehir merkezine 3 km. uzaklıktadır. Büyük kaya parçası oyulmak suretiyle yapılmıştır. Yerden 10-15 m. yüksekliğe ulaşan ihtişamlı bir mağaradır. İşçilik son derece mükemmeldir. Mağaranın tamamı perdahlanmış ve içi çok renkli duvar resimleri ile bezelidir.
Cephesine güneş ışıklarının vurmasıyla parlaklık kazanması, mağaraya AYNALI isminin halk arasında verilmesine yol açmıştır.
Şehzadeler Müzesi; Osmanlı döneminin yaşatıldığı Şehzadeler Müzesi bugün ziyaretçilere kapılarını açmış durumdadır.
Amasya Evleri
Ahşap sivil mimarisi ile dikkat çeken Amasya Evleri, sokak dokusu şekliyle genellikle yan yana, sırt sırta ve bitişik nizam olarak yapılmıştır. Türk evlerinde görülen geleneksel yapı tarzı, burada da tekrarlanmıştır. Bu itibarla konutlar haremlik ve selamlık olarak düzenlenmiştir.
Evler daha çok bodrum üzerine tek ve iki katlı olarak yapılmıştır. Bunların yanında 1. ve 2. kat üzerine yapılmış “Şahnişirin”li evlere de rastlanır. Konutlar genellikle avlulu ve bahçelidir. Haremlik ve selamlık olarak düzenlenen evlerde bahçe ortada kalmaktadır.
Özellikle Yalıboyu'nda Roma dönemi kalın sur duvarları üzerine yapılmış olan konutlarda, Yeşilırmak’a ve güney yönüne bakan evler, “Eliböğründe”lerle desteklenerek dışarıya taşırılmış böylece evlerin iç mekanlarında genişleme imkanı sağlanmıştır.
Sivil Mimarinin sembolü durumunda Hazeranlar Konağı Müze Ev olarak ziyaretçilerine çok şey anlatmaktadır.
Bimarhane (Darüşşifa) Tıp ve Cerrahi Müzesi: İlhanlı Döneminden günümüze ulaşan tek eserdir. İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytuğ ve hanımı Ilduz Hatun adına, Amber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yılında yaptırılmıştır. Avluda yer alan sütunlarda bir birinden farklı olan geometrik yaprak motifli sütun başlıkları kullanılmıştır. Osmanlı Döneminde de sağlık hizmetlerinin yerine getirildiği bu bina bugün “Tıp ve Cerrahi Müzesi” olarak ziyaretçilerini kabul etmektedir.
Minyatür Amasya Müzesi: Zengin bir tarihi değere sahip olan Amasya’nın yakın tarihe kadar bozulmamış görünüşünün bir çatı altında toplanmasında Minyatür Amasya Müzesi oluşturuldu. Ziyaretçilerin minyatür boyutlara indirilmiş tarihi eserlerini üstten seyrederken Amasya’nın tarihi sokaklarında gezintiye çıkmaktadırlar.
AMASYA MÜZESİ: 13 ayrı medeniyete ait arkeolojik, etnografik, sikke, mühür, el yazmalar ve mumyalar olmak üzere 24 bin civarında eserin teşhir ve muhafaza edildiği bölgenin en zengin müzesidir.
Mumyalar: 14. y.y. İlhanlı dönemine ait erkek ve kadın ile birlikte çocuklara ait mumyalar Müzenin en önemli ve en çok ziyaretçi çeken bölümüdür.
Hitit Fırtına Tanrısı: Amasya Müzesi’nin en değerli ünik eserler arasındadır. “Bin tanrılı millet” olarak tanımlanan Hititlere ait Fırtına Tanrısı Teşup olarak müze kayıtlarına geçmiştir.
Cumhuriyet Dönemine kapı aralayan Milli Mücadelede Amasya’nın yerini belirleyen 22 Haziran 1919 tarihli “Amasya Tamimi” nin yayınlanması olmuştur. O günlerin hatıralarının toplandığı “Saraydüzü Kışla Binası ve Milli Mücadele Müzesi” ile Amasya hem yazılı tarih öncesi ve hem de Cumhuriyet tarihimizin ilk yazılı beyannamesi olan “Amasya Tamim” ile şehrimiz görülmeye değer bir yerleşim yeridir.
Şehzadeler Şehri Amasya;
* Amasya; 183 yıl devletin başına “Padişah” yetiştirdi.
* Çok sayıda şehzade Amasya’da dünyaya geldi. İlk eğitim ve devlet yönetimini burada öğrendiler. Bir nevi devlet yönetiminde stajlarını bu topraklarda yaptılar.
* Amasya’da 12 şehzade “Sancakbeyi” olarak görev yaptı. Bunlardan 6’sı padişah olarak tahta çıktı.
Neden Amasya?
Osmanlı şehzadelerinin ilk eğitim ve valilik yaptıkları daha sonra da devletin başına “padişah” olarak geçmeleri ayrı bir değer taşır. Bunun için kent “Şehzadeler Şehri” olarak anılmaktadır.
Amasya’nın bu unvanı almasındaki özelliği nedir?
Osmanlı, Anadolu’da ele geçirdiği topraklar üzerinde icabına göre güney, doğu ve batıda elde ettiği mühim şehir ve kasabalarda ihtiyaç üzerine birer mevkii üs yaparak kuvvetlendirmişlerdir. Kendi şehzadelerinden birini vali yapmak suretiyle de o mevkii ilhak ettiklerini göstermişlerdir. Bu şehirler doğuda Amasya, batıda Manisa ve güneyde Konya olmak üzere üç şehir “Sancak” yapılmıştır. Bu üç sancak padişahların üç oğlundaydı. İşte bu şehirlerarasında ilk üç içerisinde yer alan Amasya, diğer sancaklardan ayrıcalık durumdaydı. Devletin doğu sınırı “serhat şehri” olma özelliğine sahipti. Osmanlının sınırlarının genişlemesi ile serhat şehri olmasının dışında kalması bu özelliğini bozmadı. Bu sefer kültür birikimi ve stratejik konumu öne çıktı.
Amasya, Osmanlı öncesinde de Bey Şehriydi. Amasya Beyliği’nin merkeziydi. Selçuklu döneminde önemli bir kentti. Sultan şehriydi. Eğitim yuvasıydı. Bugünkü üniversite ayarında medreselerin, tıp fakültesi derecesinde hastanesi ile, güzel sanatların verildiği derslerle, askeri ve coğrafi açıdan stratejik konumu ile Amasya farklı bir şehir özelliğine kavuşturmuştu. Bu özellikleriyle de farklılığını yüzyıllarca yıl korumuştur.
Devletin küçük bir numunesi
Amasya’yı fetheden Osmanlı, gelenekleri doğrultusunda beyliklerden ele geçirdikleri sınır şehrini “Sancak” yapar ve buraya padişahın oğlunu muazzam bir güç ile gönderirlerdi. Bundan dolayı şehzadeler “Sancakbeyi” olarak atandığı zaman Devletin Merkezi yönetiminin küçük bir numunesi şehirde kurulmuş oluyordu. Şehzade ile birlikte Vezir makamında lala, nişancı, defterdar, reis’ül küttab, çavuşbaşı, kapucular kethüdası, divan kâtibi bulunur ve bunlardan başka tabip, cerrah, göz hekimi, kapucubaşı, emir-i alem, imir-i ahur ile şehzadenin hocası, matbah emini, arpa emini, çeşnigir başı, çeşnigirler, divan çavuşları, sipahiler, silahdarlar, ulufeciler, asker ve ağalar, çadır mehterleri, ruznameci ile birlikte imam ve müezzine kadar pek çok maaşlı memur “sancak” ta görev yapmak üzere şehzade ile birlikte şehre yerleşmekteydi.
Böylesi muazzam bir kadro ile şehre yerleşen şehzade, kendine ait olan topraklarda tam bir devlet idaresini yerine getirmişlerdir. Amasya Sancağına bağlı olan mülkten görevli memurlar maharetiyle vergileri topladılar. Devletin ihtiyaç duyduğu askeri barındırdılar. Savaş çıkması halinde mahiyetindeki askeri güç ile birlikte padişahın yanında yer aldılar.
Yükseliş Dönemindeki bütün padişahlar Amasya’dan gitti.
Tarihte pek çok sıfat ile anılan Amasya’ya en çok yakışan ve kabul göreni hiç kuşkusuz “Şehzadeler Şehri”dir. Zira Osmanlı’nın yükseliş döneminden itibaren tahta çıkan bütün padişahların kader çizgisi Amasya’da birleşmiştir. Yıldırım Bayezid ile başlayan bu süreç Çelebi Mehmed, II.Murat, Şehzade Alaeddin, Fatih Sultan Mehmed, II.Bayezid, Şehzade Ahmed, Kanuni Sultan Süleyman’ın iki şehzadesi Şehzade Mustafa ve Şehzade Bayezid ile bu gelenek sürdürülmüştür. Şehzadelerin sancağa gönderilme gelenekleri zayıfladığında devlet otoritesinde de zayıflamalar baş gösterdi. Amasya’nın “Sancak”lıktan çıkarılması devletin otoritesinde bir boşluk meydana getirmiştir. Ve nihayet 1567’de son defa bir şehzade Amasya’ya vali olarak atanmıştır. Şehzade Murad (III.Murad)’ın Amasya valiliği ile bu süreç noktalanmıştır.
Amasya, şehzadelerden aldığı önemini 1569 yılına kadar korumuştur.
Bilim, sanat ve devlet adamlarının toplandığı yer oldu.
Şehzadelerin eğitimine büyük önem veren sultanlar, zamanın en bilgili lala ve hocalarını çocuklarının yetiştirilmelerinde görevlendirirlerdi. Bu sebeple yüzyıllardır pek çok kıymetli bilim adamı, sanat erbabı ve dini alanda ulema olanlar Amasya’da toplandılar. Bundan dolayıdır ki, Amasya başlı başına bir kültür şehri olmuştur. Tarihte bu özelliğinden dolayı “Bağdadü’r-Rûm” denilmiştir. Bağdat İslâm âlimlerinin merkezi olması gibi Anadolu’da Amasya en meşhur alimlerin merkezi olmuştur.
Selçuklu ve Osmanlılar zamanında pek çok şehzadenin ikamet yeri olması bakımından Amasya’ya bazı kaynaklarda “Darül’l İzz”adı verilmiştir. “İzzet ve saadet yurdu, merkezi” denilmiştir
Amasya’da valilik yapan şehzadeler
Tarihsel olarak isimlendirildiğinde “Şehzadeler Şehri” ön plana çıkmaktadır. İşte Amasya’yı öne çıkaran Osmanlı tahtının sultanlarının Amasya’da kesişen kader çizgileri.
1386 YıldırımBayezid (I.Bayezid)
1389-1402 Çelebi Mehmed (I.Mehmed
1415-1421 Şehzade Murad (II.Murad)
1435- Şehzade Ahmed Çelebi
1438- Şehzade Mehmed (Fatih)
1442- Şehzade Alaeddin
1454-1481 Şehzade Bayezid
1481-1511 Şehzade Ahmed
1511-1512 Şehzade Murad
1538-1552 Şehzade Mustafa
1557-1558 Şehzade Bayezid
1566- Şehzade Murad (III.Murad)
Şehzadeler Amasya’da kaç yıl kaldılar ?
Amasya’yı Osmanlı topraklarına katan Şehzade Yıldırım Bayezid’den sonra Amasya’da Sancakbeyi olarak en uzun süreli görev yapan şehzadelerden 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmed olmuştur. 33 yıl Amasya Valiliği yapmıştır. Şehzade Ahmed’in babası 2. Bayezid de 27 yıl Amasya’da kalmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa 15 yıl, Çelebi Mehmed’in oğlu 2. Murad, 6 yıl, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Bayezid 4 yıl, Yıldırım Bayezid’in oğlu Çelebi Mehmed, 3 yıl, 2. Selim’in oğlu, Kanuni Sultan Süleyman’ın da torunu, 3. Murad 1,5 yıl, 2. Murad’ın Şehzadeleri Ahmed Çelebi, Fatih Sultan Mehmed ve Şehzade Alaaddin bir yılı bulmayan kısa süreli Amasya’da valilik yapmışlardır.
Amasya doğumlu şehzadeler
Osmanlı tahtına geçen Amasya doğumlu şehzadeler;
Çelebi Mehmed’in Amasya valiliği sırasında dünyaya gelen oğlu Şehzade Murad (2. Murad) ve 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Selim (Yavuz Selim) Amasya sarayında dünyaya gelmişlerdir.
Bunların haricinde çok sayıda şehzadeler de Amasya sarayında dünyaya gelmişler ancak Osmanlı tahtına geçme şerefine erişememişlerdir.
Şehzadeler nerede ikâmet ettiler?
Bugün Saraydüzü Mevkii adı verilen ve Vali Konağı’nın da yer aldığı mevkiiler Osmanlı Şehzadelerinin ikamet ettikleri yerlerdi. Yazılı kaynaklara ve seyyahların verdikleri bilgilere göre burada çevresi yüksek duvarlarla çevrili büyük ve geniş bir alana yerleşmiş konaklardan ibaretti. Çelebi Mehmed zamanından özel mülk satın alınmak suretiyle, şehzade buraya yerleşmiş ve devlet yönetimini buradan yönlendirmişlerdir. Bu mevkiin havası güzel, kaynak suları bakımından zengin ve Amasya’ya hakim bir yer olması bakımından, şehrin kontrol altında tutulmasına için tercih edilmiştir. Bugünde bu mevkiin adı eski günlerin ihtişamını hatırlatır nitelikte olup “Saraydüzü” adı ile anılmaktadır.
“Amasya Tamimi” burada hazırlandı
Ulu önder Mustafa Kemal Paşa’da 12 Haziran 1919 da Milli Mücadele hareketini başlatmak için Amasya’ya geldiğinde buraya yerleşmiş ve çalışmalarını burada gerçekleştirmiştir. Milli Mücadelenin ilk yazılı beyannamesi olan Amasya Tamimi’de burada hazırlanmış ve imzalanmıştır.
Padişah olan Şehzadeler, buradan ayrılırken yanlarında yüzlerce Amasyalıyı beraberlerinde götürdüler
Şehzadeler Osmanlı tahtına geçmek için Amasya’dan giderken 10 binlerce kişiyle birlikte hareket etmişlerdir. Bunların arasında bir birinden kıymetli şahsiyetleri de beraberinde zamanına göre başkent olan şehirlere Bursa, Edirne veya İstanbul’a götürmüşlerdir.
Fatih Sultan Mehmed’in Hocası Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmet, İkinci Beyazıd ve Yavuz Sultan Selim zamanında yaşamış tefsir fıkıh ve kelam alimlerinin büyüklerinden ve Rumeli Kadıaskeri Müeyyedzade Abdurrahman Çelebi, 2. Bayezid tahta geçtikten sonra İstanbul’a davet ettiği hocası Hattatların ve Okçuların Piri olan Şeyh Hamdullah, Yavuz Selim Döneminde Anadolu Kazaskeri ve daha sonra Şeyhülislam olan Kemalpaşazade, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Vezirazam Piri Mehmed Paşa, Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi, İslam Tarihi yazarı Mustafa Cenabi, Fatih ve Yavuz dönemlerinde yaşamış tıp ilmi ve dil konusunda kıymetli eserler vermiş olan Halimi Çelebi Kanuni Sultan Süleyman 7 ay 22 gün kaldığı Amasya’dan 21 Haziran 1555 de ayrılırken Amasya Beylerbeyi Kayabey, Bilginlerden Koca Hüsameddin, Abdizade Hasan, Şair Edâyi, Çakalkadızade Sinan, Mehmed Çelebi, Kapıcılar Kethüdası Kelâmi’yi de beraberinde İstanbul’a götürdü.
Bunların haricinde daha yüzlerce ismi sıralamak mümkündür.
Çelebi Mehmed, Sultanlığını Amasya’dan ilân etti
Çelebi Mehmed, 1402’de Ankara Savaşı ile Timur’a yenilen babası Yıldırım Bayezid’in ardından devletin dağılan otoritesini yeniden kurmak için Amasya’da toparlandı. “Osmanlının ikinci defa kuruluşu” şeklinde değerlendirilen bu toparlanma sırasında Çelebi Mehmed diğer kardeşleri ile verdiği mücadele sırasında kendini “sultan” ilan etti ve 1406’da Amasya’da adına akçeler (para) bastırdı. Amasya’da bastırdığı akçeler üzerinde "Es Sultan-ül âzam" unvanını yazdırdı. Osmanlı topraklarının hakimi olarak gösterdi.
Kanuni Sultan Süleyman 7 ay 22 gün devleti
Amasya’dan idare etti
Kanuni Sultan Süleyman, 1554 yılında çıktığı İran seferi dönüşünde Amasya’da kaldı. 30 Ekim 1554’te Amasya’ya geldi ve 21 Haziran 1555’te ayrıldı. 7 ay 22 gün süre ile devleti Amasya’dan idare etti. İran ile Osmanlı arasında 1 Haziran 1555’te imzalan barış anlaşmasını da burada yaptı. Avrupa’dan gelen elçileri Amasya’da kabul etti. Avusturya Sefirini burada günlerce beklettikten sonra huzura kabul etti ve iki devlet arasında barışın sürmesi yönünde anlaşma imzaladı.
Amasya’da Son Şehzade
Şehzadelerin sancağa çıkarılmaları geleneğinin devam ettirilmesine son verilene kadar şehzadeler Amasya’ya gelmiştir. Bu geleneğin en son temsilcisi II.Selim’in oğlu Şehzade Murad (III Murat) oldu. 1567 yılında Manisa Sancakbeyliğinden Amasya’ya gönderildi. Bu sırada 21 yaşındaydı. 1,5 yıl Amasya valiliği yaptı.
Şehzade Murat, Amasya’da Sancakbeyliği (valilik) yapan şehzadelerin son halkasını teşkil etmektedir. Şehzade Murad’ın Amasya’dan ayrılış tarihi 1568-69 yıllarını göstermektedir. Bu tarih Osmanlı’nın Yükseliş Dönemi’nin tamamlandığı “Duraklama Dönemi” diye isimlendirilen zaman dilimine işaret etmektedir.
Amasya’nın 1386 yılında başlayan “Şehzade Sancağı” olma özelliği de 1569’da noktalanmıştır.
Şehzadelerden günümüze kalanlar:
Amasya’da bugün şehzadelerden kalan hatıralar ve eserler çok azdır. Vaktiyle şehirde imarcılık adına yapılan uygulamalarda korumacılık göz ardı edildiği için aralarında şehzade hatıralarının barındığı çok sayıda yapı yıktırılmıştır. Mezarları, türbeleri bu yıkımlardan nasibini almıştır. Günümüze kadar gelebilen sadece bir şehzade türbesi kalmıştır. Sultan Bayezid Camii’nin doğu kısmında bahçe içerisinde Şehzade Osman Türbesi’dir.
Sultan İkinci Bayezid tarafından yaptırtılan “Sultan Bayezid Külliyesi” 1485 yılından günümüze kadar gelen en büyük eser olma özelliğini taşımaktadır.
Şehzadelerin Amasya’da bir zamanlar devleti idare ettiğinin nişanesi olarak Saraydüzü mevkiinde İkinci Bayezid’in hâtırasına 1916’da dikilen mermer anıt o ihtişamlı günleri hatırlatır.
Anıtın üzerindeki kitabede şunlar yazılıdır.
“Fatih’in oğlu, Selim’in saygıdeğer babası Sultan Bayezid’in temiz gençliği burada geçti. O şanlı döneme değerli hâle getiren vatan çocukları bu kutsal topraklar için canını feda etse yaraşır. 1916”