Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde Amasya
17. yüzyılın ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nin Amasya ile ilgili bölümünde şöyle demektedir:
"Kal'ası eski devirlerde, Amelika Kavminin yapısıdır. Nice yüz padişahtan kalma bir Anadolu kal'asıdır. 1084 yılında Danişmen oğullarından Melik Gazi Rumlar elinden fethetmiştir. Danişmend oğullarından Selçuklulara, onlardan Temür (Timur) çağında Osmanlılara geçmiş, Yıldırım Bayezid Han, Timur'dan zarar görmesin diye, bu kal'ayı fethettikten sonra, buraya şehzadesi İsa Çelebiyi tayin etmiştir. Padişah şehri olup, hutbe okunmuş, "Azze nasruhu duribe fi Amasya" diye sikke akçe kesildi. Çünkü dağlarında ve şehirde gümüş madenleri vardır. Padişahlara mahsus has saray ve bahçe yapılarak, Amasya Osmanlı Hanedanı'nın taht şehri oldu. Fatih zamanında, Sivas eyaleti toprağında, Amasya beyinin oturduğu yerdir diye yazılmıştır. Büyük bir şehir olduğundan, bir kaç kere arpalık yolu ile Üç Tuğlu vezirlere armağan verilmiştir."
"Amasya Kal'ası çok yüksektir. Yüksek bir tepe üzerindeki duvarları, kuleleri, burçları her zaman bulutlar içinde kaybolmuş görünür. Öğleyin açık havada iç kal'ada bulunan camilerin minareleri, konakların damları gözükür. Beş köşeli kal'anın çepeçevre büyüklüğü 9060 adımdır. Çok ustalıkla yapılmış, kesme taştan bir kal'a olup 41 kulesi 80 bedeni vardır. İçindeki evlerin sayısını tam olarak bilemiyorsam da eski biçim konakları, cephaneliği, ambarları, sarnıçları güzeldir. Eteklerinde akan ırmağa inecek su yolları bulunur. Doğu yönüne bakan dört kat demir kapısı vardır. Çok garip, cehennem kuyusuna benzeyen bir de zindan gördüm. Kal'anın altı baştan başa mağaralarla bezeli olup ibretle bakılacak şeylerdir..."
"Bütün halk zevk ve şevk sahibi olduklarından, yüzleri kanlı canlıdır. Halkın bir bölüğü paşa, bey zaim, tımar ve hizmet sahibidir. Bir bölüğü de bilginler, kadılar, maaşlı şeyhler, imam hatip ve hafızlar, tüccarlar ve sanatkarlardır. Aralarında bilgi sahibi, sözü sohbeti dinlernir, nükteci çelebiler çoktur. Güzel konuşurlar. Öteki halkı: "Şuna çokuşrak aşkayıralım. Şu işi atlayıgöreli. Öğretçe er imiş" gibi şiveleriyle konuşurlar. İleri gelenleri, samurlu çuhadan ferace giyerse de orta hallileri astarlı kumaştan elbise giyerler. Kadınları güzel, sözleri ölçülü, dişleri inci gibidir. Çok edepli ve terbiyeli hatundurlar. Çavarzara adından bir bürümceğe bürünüp gezerler." |