Gaziantep Müzesinin kuruluşu 1944 yılına kadar inmektedir. Gaziantep yöresinde çevreden toplanan ve çoğunluğu toprak üstü buluntulardan oluşan eserler 1 Şubat 1944’te Milli Eğitim Bakanlığı’nca kiralanan bir binada toplanmış, bu arada Adana’da bulunan Şer’i Mahkeme Sicilleri de buraya getirilmiştir. Bu depodaki eser sayısının artması üzerine müze için yeni bir yerin aranması gündeme gelmiştir. Eski valilerden Nuri Mehmet Paşa’nın 1875 yılında yaptırılan ve aynı isimle tanınan metruk haldeki camisi bulunmuş ve eserler 24 Ağustos 1954 yılında oraya taşınmıştır. Bu arada cami restore edilmiş ve Gaziantep’in Fransız işgalinden kurtuluş yıldönümü olan 25 Aralık 1958’de de ziyarete açılmıştır.
Gaziantep Müzesinin eserleri on yıl burada sergilenmiş ancak, yeni bir müzeye gereksinim de görülmüştür. Bu nedenle Gaziantep Kültür Park alanında yeni bir müzenin yapımına başlanmış, müze 1968 yılında tamamlanmış, eserler buraya taşınmış, teşhir ve tanzimi yapıldıktan sonra da 1969 yılında hizmete açılmıştır. Gaziantep’in arkeoloji yönünden çok zengin olmasından ötürü yeni yapılan müzenin genişletilme ihtiyacı duyulmuş, 1976 yılında ek salon çalışmaları başlatılmıştır.
Kuzey Suriye, Anadolu, Asya ve Akdeniz arasındaki askeri, ticari ve kültürel yol üzerinde bulunan Gaziantep Paleolitik dönemden beri yoğun biçimde yerleşime sahne olmuştur. Bu nedenle de yörede yapılan araştırma ve kazılarda ele geçirilen eserler müzede teşhir edilmektedir.
Gaziantep Müzesinde Paleolitik Çağa ait aletler, Eski Tunç, Hitit, Geç Hitit, Pers ve Klasik döneme ait buluntu ve kalıntılar sergilenmektedir. Son yıllarda GAP Projesi kapsamında yapılan baraj gölleri altında kalan alanlardaki eserlerin büyük çoğunluğu buraya taşınmıştır. Bunların başında da Zeugma’dan çıkarılan eserler gelmektedir.
Bugün müze çeşitli bölümlerden oluşmuştur. Müzenin geçici sergileme ve nostalji bölümünde sergiler, arkeoloji ve dünya müzelerinin son gelişimleri ile haberleri ziyaretçilere duyurulmaktadır.
Müzenin kronolojik salonunda; yörenin kronolojisi, antik yerleşim alanları ve kazı merkezleri haritalarla tanıtılmaktadır. Bu bölümde Fırat ve Dülük kenarında ele geçen Paleolitik taş aletler, Demir Çağı eserleri, Urartu, Akamenit-Pers, Helenistik, Kommegena ve Roma eserleri teşhir edilmektedir.
Müzenin Zeugma salonunda Zeugma’da (Belkıs) ele geçen mezar buluntuları, heykeller, idoller, kabarmalar ile mozaik panolar sergilenmektedir.
Müzenin küçük buluntular ve sikke salonunda tarih öncesi tüm dönemleri kapsayan bronz, mermer, pişmiş toprak eserler bir araya getirilmiştir. Bunların başında dinsel inanç ile ilgili insan ve hayvan heykelcikleri, kült eşyaları, figürinler, damga ve silindir mühürler, süs iğneleri, bilezik ve torsolar, fibulalar, yüzük taşları, mühür baskıları, altın ve gümüş eşyalar sergilenmektedir. Sikkelerin bir araya getirildiği bu bölümde Grek, Helenistik, Roma, Bizans, İslâm ve Osmanlı dönemlerine ait altın, gümüş ve bronz sikkeler teşhir edilmiştir. Ayrıca Osmanlı dönemine ait nişanlar da onları tamamlamaktadır.
Müzenin bahçesinde ise Hitit ve Geç Hitit dönemine ait Bazalt taşından kabartma steller, mezar taşları, Roma dönemi lahitleri, çeşitli yapılara ait taş mimari eserler bulunmaktadır.
Kamil Ocak Caddesi No:2
Tel : (0342) 324 88 09
(0342) 323 51 49
Faks : (0342) 324 38 22
Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi (Merkez)
Gaziantep Bey Mahallesi Hanifioğlu Sokak'ta bulunan bina, işadamı Hasan Süzer (1926-2005) tarafından satın alınarak restore edilmiş ve “Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesi” ismi ile kullanılmak üzere Kültür Bakanlığı’na bağışlanmıştır.
Gaziantep Müzesinde bulunan etnoğrafik eserler bölümü bu binaya taşınmış ve yapı, konak-müze olarak düzenlenerek teşhir ve tanzimi yapıldıktan sonra 1989 yılında ziyarete açılmıştır.
Gaziantep sivil mimari örneklerinden olan bu bina ana kaya içerisine oyulmuş bir mahzenin üzerinde üç kattan meydana gelmiştir. Yapının ikisi ana yola, diğeri de ara sokağa açılan üç girişi bulunmaktadır. Ön cephedeki büyük kapısından hayat denilen orta bahçeye, oradan da selamlığa geçilmektedir. Hayatın güneybatı köşesine, üst katında oturma, alt katında da ocaklık ve helanın bulunduğu iki katlı ayrı bir bina daha eklenmiştir. Hayat, ince bir taş işçiliğinin eseri olan renkli taşlarla kaplanmıştır.
Bodrum katları; birbiri içine geçme iki ayrı mekandan meydana gelmiş olup, ikisi arasında yaklaşık 2 m. kot farkı bulunmaktadır. Tamamen yerli kayaya oyulmuş mağara görünümündeki bodrum katta, pekmez ve zeytinyağı depolamaya yarayan küpler, erzak depolamaya yarayan bölümler ve su kuyusu bulunmaktadır. Bu bölümde ayrıca büyük bir dokuma tezgahı vardır.
Zemin katta; iki oda, “Ocaklık” adı verilen mutfak, evin hamamı ile bu mekanın ısınmasını sağlayan ocaklar ve iki yönlü üst kata çıkan merdivenler yer almaktadır. Burada bir de alttan ısıtmalı hamam bulunmaktadır. Girişin sağında tandır odasına yer verilmiştir. Evin birinci katında sofada taş işçiliği ile dikkati çeken bir çeşme ve üç ayrı oda sıralanmıştır. Bunlardan birisi gelin görme odası, diğeri günlük yaşamın sürdürüldüğü iş odası, üçüncü oda ise erkek misafirlerin ağırlandığı selamlık bölümü olarak düzenlenmiştir. Gaziantepte’ki günlük yaşam yörenin eşyaları mankenlerle teşhir edilmektedir.
Evin ikinci katındaki odalardan ikisi ev sahibine ait harem bölümü olarak düzenlenmiştir. Üçüncü katta terasa geçişi sağlayan camekanlı bir oda ve güvercinlik bulunmaktadır.
Müzenin ayrı bir bölümü Antep Savunması’na ayrılmıştır. Bu bölümde o dönemde kullanılan silahlar, savaş araçları, belgeler, kahraman, gazi ve şehitlerin fotoğrafları sergilenmektedir.
Yesemek Açık Hava Müzesi İslahiye ilçesine 23 km. uzaklıktaki yamaç üzerinde bulunmaktadır. Karatepe Sırtı ismi ile anılan bu yamaç aynı zamanda Kurt Dağı’nın güney uzantısını oluşturmaktadır.
Yesemek Heykel yapım Atölyesi ilk kez Hitit döneminde I.Şuppilluma zamanında (MÖ1375-1335) işletmeye açılmış ve yöredeki yerli halk Huriler burada çalıştırılmıştır.Hitilerden sonraki dönemlere ait ele geçen heykellerde Asur ve Suriye etkileri de görülmektedir. Sonraki dönemlerde bu bölgeye gelen Aramiler heykellere kendi kültürlerini yansıtmışlardır. Bu nedenle de Yesemek Heykel Atölyesi çeşitli devletlerin, çeşitli kültürlerini yansıtan önemli bir merkezdir. Ancak buradaki Şam’al Krallığı MÖ.VIII.yüzyılın sonlarında Asurlular tarafından yıkıldıktan sonra heykel atölyesi önemini kaybetmiş, burada çalışanlar Yesemek’i terk etmişlerdir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetimindeki açık hava müzesinin bulunduğu yerdeki Yesemek ilk defa 1890 yılında Zincirli'de (Sam'al) kazı yapan Felix Von Lusvhan tarafından bulunmuştur. Yesemek’teki kazı çalışmaları 1958 – 1961 yılları arasında Prof. Dr. Bahadır Alkım başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülmüş ve 200'e yakın heykel ortaya çıkarılmıştır. Daha sonra İlhan Temizsoy tarafından yapılan arkeolojik kazılarda 300’e yakın heykel ve heykel taslağı ortaya çıkarılmıştır. Bunun üzerine Gaziantep Müzesi Müdürlüğü çevre düzenlemesi yaparak burasını Açık Hava Müzesi haline getirmiştir.
Yesemek 100 dönümlük bir alan üzerinde kurulmuş bir heykel yapım atölyesidir. Burada yapılacak heykeller önce bazalt bloklardan parçalar halinde ayrılmaktadır. Bunun için de bazalt blokları içerisinde oyuklar açılmakta, içlerine kuru ağaçlar yerleştirildikten sonra üzerlerine su dökülmektedir. Böylece şişen ağaçlar bazalt blok taşların birbirinden ayrılmasını sağlamaktadır. Bundan sonra taşların yüzeyleri düzeltilmekte ve Yesemek atölyesinde istenilen şekillere getirilmektedir. Bunun için de yapılacak şeklin konturları, detayları çekiç ve kalemle çizilmekte ve özenle işlenmektedir. Günümüzde Yesemek Açık Hava Müzesinde 300’ün üzerinde yontu taslağı sergilenmektedir. Ayrıca burada sfenksler, aslanlar, çeşitli tanrılar, hayvanlar ve mimari parçalar da bulunmaktadır.
İslahiye İlçesi Yesemek Köyü
Tel: (0.342)875 10 55 www.kenthaber.com